Aişe Validemiz Ölünce Meydan Erkeklere Kaldı
Prof. Dr. Rıza Savaş
Cemel Savaşı’nda devesinin üzerinde komutanlık yapan, hitabet sanatını çok iyi bilen, şiir, tarih, tıp konusunda uzman, 2210 hadis derleyen, hatta siyasetin içinde yer alan Aişe Valide’mizi, Prof. Dr. Rıza Savaş “zeki, hiperaktif ve kıskanç” olarak tanımlıyor:
“Aişe Valide’miz, Rasulullah’ın vefatından sonra İslam’ı en iyi bilen, İslam düşüncesine ‘tenkit’i getiren kişiydi ve yaygın görüşün aksine evlendiğinde dokuz yaşında değil 18 yaşındaydı…”
29 Nisan 2008’de Diyanet İşleri Başkanlığı, “Diyanet’ten çok eşliliğe vize” başlığıyla çıkan haberlere karşı bir basın açıklaması yaptı ve “Başkanlığımız, ilgili Kur’an ayetinin (Nisa 3) çok evliliğe değil, tek eşliliği teşvik ettiğini, … ikinci evliliğin dinen de uygun olmadığını her vesileyle ifade etmektedir” dedi. Çok eşlilik, İslam dininin, bazen bugünlerde olduğu gibi hararetle tartışılan, genelde ise en çok eleştirilen konulardan biri. İşin ilginci bu durum, Rasulullah’ın ‘en çok sevdiği’ eşi Hz. Aişe ile de aralarında sorun olmuştu. Kıskanç bir kadın olan Aişe Valide’miz, Rasulullah’ın çok eşli olmasından çok rahatsızdı ve onu eleştiriyordu. Üstelik, İslam’da kadın konusunda ülkemizde ilk kez çalışmalar yapan, henüz 1985 yılında doktorasını “Hz. Muhammed Devrinde Kadın” teziyle tamamlayan 9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rıza Savaş’a göre Aişe Valide’miz gündeme çok eşlilik vesilesiyle gelse de onu bir bütün olarak anlamak, İslam ve kadın ilişkisi üzerine günümüzde devam eden birçok tartışmaya ışık tutuyor. Üniversitedeki odasında söyleştiğimiz Prof. Savaş, söze “İslam çok eşliliği teşvik ediyor gibi bir algı var. Bu meseleyi Müslümanlar tam manasıyla hazmetmiş değil. Peygamberimiz aslında tek eşliliği seven bir insan. Hatice Valide’miz ile 25 sene tek eşli yaşadı” diyerek başlıyor. Ama o günün şartlarında başka çaresi olmadığına, kabilelerin kendilerini İslam’a tamamen kapattığına, çok eşliliğinin kabilelerle diyalog kurmanın yolunu açtığına dikkat çekiyor. “Çok kıskanç bir kadın olan Aişe Valide’mizin tek eşlilik dönemini çok özleyen ve Hatice Valide’mizi sık sık atıfta bulunan Peygamberimiz, ‘Ne tuttun bu kocarının yakasını’ diyerek tepki göstermesi ise çarpıcı bir ayrıntı ! Genelde sakin bir insan olan, ‘Bir Yahudi kızı ve saraylı olduğu için yemek yapmayı çok iyi bilen hanımı Safiye’nin toprak çanakta getirdiği yemeği Hz. Aişe’nin küt diye yere vurmasına sesini çıkarmayan Hz. Muhammed, bu söze çok kızmış ve şöyle demiş: ‘Hiç kimse inanmazken o bana inandı, o bütün servetini ayaklarıma serdi, hiçbir hamından çocuğum olmadı ama o bana altı çocuk verdi.’ Aralarında yaşanan bir başka tartışmada anlaşamamaları üzerine Hz. Muhammed’in konuyu hakeme götürmeyi teklif etmesi ise, Hz. Aişe’nin boyun eğmeyen bir kadın olduğuna işaret ediyor. Kendisini ilk önce Ebu Bekir’in kızı olarak tanıtan Aişe Valide’miz hakkında Prof. Savaş’a göre bilinen en büyük yanlış Muhammed’le (a.s.) 9 yaşında evlendiği iddiası: “Ablası Esma’dan 10 yaş küçük. Esma da Hicret’ten bir sene sonra, yani 18 yaşında evleniyor. Zaten Peygamberimizle nişanlanmadan önce başkasıyla nişanlıydı, nişanı bozdular gibi rivayetler var. Beş yaşında mı nişanlandı !” Savaş’ın dikkat çektiği, İslam dünyasında yanlış bilinen bir başka konu da ilk eşi Hz. Hatice’nin evlendiğinde 40 yaşında olması: “Peygamberimiz 25, Hz. Hatice 28 yaşındaydı, biri Hz. Fatıma olmak üzere, altı tane çocuğu oldu. 40 yaşında bir hanımın altı tane çocuğu olabilir mi?” Prof. Savaş’ın, Hz. Muhammed’in amcasının oğlu ve Hz. Fatma’nın eşi Hz. Ali ile Hz. Aişe’nin ‘soğuk olan’ ilişkilerine dair sözleri de çok çarpıcı: “Peygamberimize ‘Sen Hz. Ali’yi babamdan daha çok seviyorsun’ diyor Hz. Aişe. Ali, amcasının oğlu, damadı ve ona yakınlaşınca, babası Ebu Bekir’in dışlanacağından korkuyor. Aile ilişkileri çok girift ve bu ilişkiler siyasi hayata da yansıyor. Zaten Hz. Hatice’nin yerine gelmiş üvey anne Hz. Aişe’yi Peygamberimizin çok sevmesi Fatma’yı üzüyor. Peygamberimiz arayı bulmaya çalışıyor.” Hz. Aişe’ye, zina yaptığı konusunda iftira atılınca Hz. Muhammed’in çok üzülmesine Hz. Ali’nin “Neden bu kadar çok üzülüyorsun, onu boşa başkasını al” demesi, Hz. Aişe’yi çok kırmış. Ona inanmadıkları için annesi ve babasına da kırılan Hz. Aişe’nin, kendisini aklayan ayetler gelince annesi ve babasının “Kalk kocana teşekkür et” sözlerine tepkisi ise çarpıcı: “Vallahi kalkmam, kimseye teşekkür etmem, sadece Rabbime hamd ederim.”
“İslam’a ‘tenkit’i o getirdi”
Tüm bu ayrıntılara Prof. Savaş, Aişe Valide’mizin hitabet sanatını çok iyi kullandığını, şiiri çok sevdiğini, hatta “İslam öncesi döneme ait şairlerden Lebid’in bin beyitini ezbere bilirim” dediğini, tarih ve tıp konularında da bilgi sahibi olduğunu ekliyor. “Duyduğunu hemen öğrenen, unutmayan ve 2210 hadis aktaran” Aişe Valide’mizin son derece sağlam hadisler aktardığını çünkü hadisleri doğru anladığını söyleyen Prof. Savaş, Kuran’ı anlama noktasında sıkıntılarımız bulunduğunu, bu noktada Aişe Valide’mizin çok başat rol oynadığını belirtiyor: “Mesela ‘Kıyamette insanlar çırılçıplak haşrolunacak” diye bir ifade var. Aişe Valide’miz, ‘O zaman insanlar birbirlerine bakmazlar mı’ diye soruyor. Peygamberimiz “Senden başka kimsenin aklına gelmedi bu. O zaman insanlar kendi derlerine düşecek. Birbirlerine bakma fırsatları olmayacak” diye cevap veriyor. Peygamberimizin vefatından sonra İslam’ı en iyi bilen kişi kim diye sorulsa, Aişe Valide’miz denir.” Prof. Savaş’a göre yanlış gördüğünde uyaran Aişe Valide’miz, her halife döneminde fetvalar vermiş, kabukta kalmayıp İslam’ın özüne nüfuz edebilmiş ve hemen teslim olmayıp sorgulayarak, İslam düşüncesine ‘tenkit’i ilk getiren kişi olmuş. Prof. Savaş, “Cebrail’in selam söylediği, sadece onun yanında Rasulullah’a vahiy geldiğinin rivayet edildiği, Rasulullah’a başını kucağına koyduğu, şakalaştığı, hatta koşarak yarış yaptığı” Aişe Valide’mizin günümüz insanlarına ufuk açabilecek görüşünde. Prof. Savaş, o dönemi yakından inceleyince eski inandıklarının yanlış olduğunu gördüğünü söylüyor. Hatta eşi “Sen çok değiştin” diyormuş… Savaş’ın şu sözleri mücadelenin zorlu olacağını gösteriyor belki de: “Peygamberimiz kadının elinden tutmuş ve erkeğin yanına getirmeye çalışmış. Direnenler var tabii. 23 yıllık süre içinde kadın aleyhine hiçbir gelişme olmamış. Ama vefatından sonra iş yavaş yavaş İslam öncesi döneme dönmüş. Aişe Valide’miz 50 yıl bu direnci kırmaya çalışmış. Ondan sonra kız öğrencileri onun yolundan devam etmişler fakat onlar da ölünce iş tamamen bitmiş, kadın eve çekilmiş, meydan erkeklere kalmış. 14 asırdır yerleşmiş yanlışların düzeltilmesi kolay değil.”
Komutan ve Siyasetçi Aişe Valide’miz
Aişe Valide’mizin savaşlarda eline kılıcı alıp savaşmak istediği, ama Rasulullah’ın buna izin vermediği iddialarını Prof. Rıza Savaş şöyle cevaplıyor: “Peygamberimiz kadınların savaşta kılıç kullanmalarını yasaklamamış; gerekirse kullanmışlar. Huneyn Savaşı’nda Müslümanlar bir vadide sıkışıyor, bazı kadınlar kılıçla savaşa katılıyor. Aişe Valide’mizin kılıç kullanayım diye izin istediğini zannetmiyorum, gerekirse kullanmıştır.” Prof. Savaş, klasik dini metinlerimizin genelde kadının siyasetten uzakta kalmasını istediğini, halbuki böyle bir temel hüküm olmadığını söylüyor. Yemen’de hüküm sürmüş kadın hükümdar Belkıs’tan Kuran’da övgüyle bahsedilmesini önemsiyor. Aişe Valide’mizin devesinin üzerinde komutanlık yaptığı, Müslümanlar arasında Aişe Valide’miz ve İmam Ali arasında ayrılık yaratan Cemel Savaşı’ndaki siyasi tecrübesini ise şöyle anlatıyor: “Aişe Valide’miz hiperaktif, yerinde duramayan bir hanım. Halife Ebubekir halife seçilince bazı kişiler Ali ibn Ebu Talib’in halife olmasını istiyor, Aişe Valide’miz de böyle bir hüküm hadiste veya Kuran’da mı var, diye kızıyor. Daha önce babasının ve Halife Ömer’in halife olmasından yana tavrını koymuş. Halife Osman’ın 12 yıllık halifeliğinin son altı yılında, Emevi ailesinden gençleri üst düzey görevlere getirerek yanlış yapmasını eleştirmiş. Hatta bir defasında cuma günü halife hutbedeyken, karşı taraftaki odasından çıkıp Peygamberimizin gömleğini sallamış ve ‘Peygamberin gömleği daha eskimeden, sen Peygamberin sünnetini eskittin’ diyerek sert bir eleştiri getirmiş. Halife Osman’ın, sağ kolu Mevran’ı göndererek ‘Hacca gitme, ortalık çok karışık’ uyarısına ‘Vallahi gideceğim, sen ve Osman’ı isterim ki bir sandukaya koyayım, üstüne bir taş bağlayıp denize atayım’ sözleriyle cevap vermiş. Hac dönüşünde yolda kız kardeşi Esma’nın kocası Zübeyr ve amca oğlu Talha’yı görüyor. ‘Halife Osman öldürüldü, Ali halife ilan edildi, biz de zorla beyat ettirildik, kaçıp buraya geldik’ demeleri üzerine geri dönüyor. Emevi ailesi de geliyor Mekke’ye ve olayı tek taraflı anlatıyorlar. Aişe Valide’miz Ali ibn Ebu Talib’in haksız olduğunu, katillerin kanının yerde kaldığını düşünüyor ve kısas gerekir diye Ali’ye karşı muhalefeti başlatıyor. Basra’ya geliyorlar, Cemel Savaşı çıkıyor ve kendisi deve üzerinde komuta ediyor.” Prof. Savaş, yenilince Aişe Valide’mizin siyasetten elini eteğini çektiğini, sadece Emevi halifesi Muaviye’yi eleştirdiğini, ama Emevi aleyhtarı bir siyaset izliyor denemeyeceğini belirtiyor. Camille Adams Helminski’nin, ‘Sufi Kadınlar’ kitabında yer alan, Aişe Valide’mizin Cemel vakasından sonra pişman olduğu ve “Bu şekilde davranmış olacağıma keşke bir taş veya toprak parçası olsaydım” dediğine, hatta öldüğünde Peygamberimizin ve babası Ebu Bekir’in yanına değil, genel mezarlıkta gece gömülmek istediği ifadelerine ise katılmıyor: “Cemel’de yanlış yaptığını söylüyor ama pişmanlığını bu şekilde ifade ettiğini düşünmüyorum. Aişe Valide’mizin önüne geçemediği yanlışlar da olmuştur.”
Prof. Dr. Rıza Savaş’ın “İslam’da Kadın” Yorumu Kadın peygamber olur
Genel kanaat kadın peygamber olmaz şeklindedir. Ama bu düşünce çok da kanıtlanabilecek bir düşünce değil, çünkü biz daha önce gelen peygamberlerin tamamını bilmiyoruz. Allah’ın kadınlara da vahyettiği, “Biz Musa’nın annesine vahyettik” (Taha 20/38) ayetinde açıklanıyor. Vahiy peygambere gelir. Oradaki vahyi ilham olarak yorumluyorlar. Günümüzü düşünerek, geçmişte neden kadınlara peygamberlik verilmedi gibi bir tez öne sürmek çok doğru değil. Onlara vahiy gelecek duruma dahi gelmedikleri zamanlar oldu.
Kadın Ve Erkek İki Eşit Parçadır
Allah “Ben insanı tek özden yarattım” (Nisa 4/1) diyor. Can veya nefs denen tek özden erkek de kadın da yaratılmış. Yani Kuran’a göre kadın, yaratılışta erkek gibidir, kadın erkek ayrımı yoktur ama Doğu milletlerinde var. İslam bunu yıkmaya çalışmış. Siz kadını ikinci sınıf göremezsiniz diyor. Arapça’da kadın için dişillik artikeli vardır. Osmanlı dönemince hanıma zevce denir. Halbuki Kuran böyle bir ayrım yapmaz. Kadına da erkeğe de zevc, yani eş der. Yani kadın ve erkek, iki eşit parça olarak bir bütünü oluşturuyor. Peygamberimizin bir hadisini, “kadınlar erkeklerin yarısıdır” diye Türkçe’ye çeviriyorlar, ki yanlıştır; doğrusu “kadınlar erkeklerin diğer yarısıdır”.
Kuran Yorumcularının Tamamı Erkek
Vefatından sonra hadislerini aktaran sahabelerden biri, Abdullah İbni Ömer diyor ki: “Peygamber hayatta iken Araplar’daki adetlerin tersine kadınları dövmezdik ve haklarında kötü konuşmazdık. Peygamberimiz öldükten sonra elimiz de açıldı, dilimiz de” Vefattan sonra hemen kadın hakkındaki kazanımlar Cahiliye dönemine geri gitmiş. Bu anlayış Kuran’ı yorumlamaya da yansımış. Kadın tefsir yazarı İslam tarihi boyunca yok. Ayşe Valide’miz bu ayet hakkında şöyle konuştu diye nakledenler de erkek ve işine geldiği kadarını naklediyor belli ki. İslam dünyası böyle bir yanlışı yapmış. Bugün artık kadın ilahiyatçılarımız var; kadın bakış açısı önemli ilahiyatta.
İslam Kültüründe Körü Körüne İtaat Yok
Aişe Valide’mizin Peygambere bu şekilde davranabilme cesaretini İslam veriyor. Çünkü Peygambere “Sana mümin kadınlar gelip beyat etmek isterlerse, onların beyatlarını al. Onlar sana zina etmemek, yalan söylememek gibi konularda söz verirlerse, beyatlarını kabul et. Sana marufta isyan etmemek üzere beyat ederlerse” (el-mücadele 1-4) Maruf şu demek: Sen bir yanlış yaparsan o kadınların sana itaat etme zorunluluğu yok. Kim yanlış yapıyorsa, onu erkek de kadın da söyleyecektir.
Şahitlikte Uzmanlık Önemli
İki kadının şahitliği bir erkeğinkinin yerine geçer diye genel bir kural yok. Kuran’da verilen örnek o günün şartlarında tamamen erkeğin uzmanlık alanına giren, borç alıp vermeyle ilgili bir konudur. Başka yerlerde, mesela zinada dört tane şahit getirin diyor, kadın veya erkek demiyor. Esas olan şahidin hak sahibi olması.
Kadınlar İmam Olamaz Diye Bir Ayet Veya Hadis Yok
Peygamberimiz döneminde bir kadın bir mahallenin gayet açık ve net bir şekilde imamlığını yapıyor. Kaynaklarda var. İlahiyattaki kızlarımıza, cahil baba, kardeş veya eşleriniz varsa, onların arkasında namaz kılamazsınız, siz onlara namaz kıldırmalısınız diyorum. Mesela buradaki kız öğrencilerimize, neden cuma namazına mescide gelmiyorsunuz, diyorum. Bu etkili oldu ve bir müddet geldiler, ama erkekler direndi, sonra bıraktılar. 14 asırlık bir mücadele var. Cenaze namazında kadınlar erkeklerle aynı safta durur. Cuma namazında arkada durmasına gerek yok, ayrı bir yerde durmaları yeterli. Bence her vakit namaza kadınlar da gitmelidir.
Fitne Sadece Kadınlara Özgü Değil
Kuran’da ve Peygamberimizin uygulamalarında örtünme emri var. Örtünmezse fitneye sebep olacağını bugünkü şartlarda söylemek çok zor. Ayrıca erkek de kadın için fitne olabilir. Fitne, insanın yanlış yapmasına sebep olması demek. Bu da tabii cinsellik üzerinden olabiliyor. Günümüzde de bunu görüyoruz. Benazir Butto da başını örtüyordu. Hanefi fıkhında namaz kılarken saçların önden görülmesi namazı bozmaz diyor. Tek teli gözükmeyecek şekilde örtecek diye bir hüküm yok.
Hafifçe Dövün” Değil, “uzak Durun”
İslam’da dövme kesinlikle yoktur. Peygamberimiz hiçbir hanımına bir fiske bile vurmamıştır. Veda hutbesinde de kadınları dövmeyiniz diyor. Nisa Suresi 34. ayette geçen “hafifçe dövün” ifadesinin “uzak durun” diye çevrilmesi gerekiyor. Problem var, çözemiyorsunuz, önce konuşun diyor, olmadı yataklarınızı ayırın, sonra uzaklaşın, ayrı yaşayın. Peygamberimiz de bunu yapmıştır, eşlerine kızmış, vefatından bir sene önce ayrı yaşamıştır.
Kaynak: Gökçen Beyinli Dinç, Yeni Aktüel Derg., sayı: 148, 8-14 Mayıs 2008, s. 32-36.
1 Comments
ben nedense sunu anlamıyorum neden her okunan yazılara ınanılıyor bır kıtap okundugu zaman o na karsılık yazılmıs kıtaplar neden okunmuyor veya o yazarın kım oldugunu neden arastırmıyorsunuz 40-50 yasında bırı kafasına gore bırseyler yazıyor herkeste buna ınanıyor vaybe dogru dıyor boyle sacmalıkmı olur hakkımı ogrenmek ıstıyorsunuz burda yazılanların yuzeysel deılde derın acıklamalarınımı ogrenmek ıstıyorsunuz ozaman ehlı sunnı hadıs kaynaklarını okuyun HZ ALININ de Aişeninde kım oldugunu göreceksınız zayıf hadıslere ınanılmaz gazalının kıtabını okuyun hafız ebu nuaymın celaluddın suyıtının kıtaplarını okuyun buharının kaynaklarını okuyun ve suan aklıma gelmeyen onlarca saglam şahısların kıtaplarını okuyun ozaman HZ Alı ıle Hz Aişenın arasındakı farkı gorursunuz Peygamber efendımızın Ikısı ıcınde soyledıyı hadıslerı gorursunuz ınsanları zayıf bılgılerle orgutlemeyın madem makaleler yazılıyor saglam kaynaklardan yazınkı saydıgım o sağlam şahısların kıtaplarından yazınkı herkes okusun bılgılensın