Aişe Validemiz'in Rasulullah'la evlenirken dokuz yaşında olduğunu ifade eden rivayetlerin kesin olarak doğru olduğunu iddia etme imkanına sahip değiliz.
Aişe Valide’mizin Evlenme Yaşı İle İlgili Farklı Bir Yaklaşım
Prof.Dr. Rıza Savaş
Kaynaklar, genellikle Hz. Aişe’nin Hz. Peygamber’le nişanlanırken altı yaşında olduğunu ve dokuz yaşına geldiği zaman düğününün yapıldığını aktarmaktadır (İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, Beyrut 1968, VIII, 58-62). Bu rivayetlerin tenkitlerine verilen cevaplar, genelde rivayetlerin doğru olduğu esasına dayanır. Hz. Aişe’nin bahsedilen yaşta nişanlanmasının ve evlenmesinin normal olduğunu ortaya koymak için çeşitli yorumlar yapılır.
Bu yorumlardan en sık tekrarlananı şudur: “İklimi sıcak olan yerlerde kızlar erken gelişir, dokuz on yaşlarında evlenecek çağa gelirler.” Bu açıklama herhangi bir istatistiki araştırmaya dayanılarak yapılmış değildir. Acaba sıcak ülkeler için ileri sürülen bu yorum, nüfusun ne kadarını kapsar? İstisnaları var mıdır? Ayrıca bu görüş doğru ise, Hz. Aişe gerçekten erken mi gelişmiştir? Hz. Aişe’nin vücut yapısı, erken gelişmesine müsait midir? Gibi sorular düşünülmeden Hz. Aişe’nin erken evlenmesiyle ilgili yorumlar yapılmaktadır. Halbuki Hz. Aişe’nin vücut yapısıyla ilgili bazı rivayetler, onun ufak tefek biri olduğunu ifade etmektedir. Hz. Aişe o kadar hafiftir ki onu, bindiği devenin üzerindeki mahfe ile aşağı indirenler, Medine’ye dönüşte aynı mahfeyi devenin üzerine yüklerken Hz. Aişe’nin mahfenin içinde olup olmadığını fark edememişlerdir (İbn Hişam, es-Siretu’n-Nebeviyye, Beyurt bty., III, 310).
Yine annesinin, zayıf olduğu için düğünü yapılmadan önce, Hz. Aişe’nin beslenmesine özen gösterdiği ve ona şişmanlaması için bol bol hurma yedirdiği gelen rivayetler arasındadır (İbn İshak, Sire, Konya 1981, 239).
Konuyla ilgili rivayetlerin gözden geçirilmesine dikkat çeken Ömer Rıza Doğrul, Hz. Aişe’nin nişanlanırken bahsedilen yaşlardan daha büyük olması gerektiğine dair bazı rivayetler naklederek yorumlar yapmıştır (Ömer Rıza Doğrul, Asr-ı Saadet, İstanbul 1978, II, 148; III, 259-267).
Bu noktadan itibaren hareketle aynı konuda daha evel bilinenlerle beraber, yeni bazı rivayetleri de kapsayacak şekilde, bir değerlendirme yapmayı uygun gördük. Yukarıda da ifade edildiği üzere, çok yaygın olarak bilinen rivayetlere göre Hz. Aişe, Hz. Peygamber’le evlenirken dokuz yaşındadır.
Ancak bu rivayetlere uymayan ve Hz. Aişe’yi yaklaşık olarak 10 yaş daha YAŞLI gösteren bir rivayet bulunmaktadır. Şu andaki tespitlerimize göre bu rivayet en erken İbn Mende’nin (ö. 395 H./1005 M.) ‘Ma’rifetu’s-Sahabe’ (Eser hakkında daha geniş bilgi içinbkz. Ali Yardım, Hadis I, İzmir 1984, s. 80) isimli eserinde bulunmaktadır. Adı geçen rivayet şudur:
“…Esma binti Ebibekr, Aişe’den 10 yaş daha büyüktür. Esma, loğlu Abdullah b. ez-Zubeyr öldürülünceye kadar onunla beraber idi. Esma yüz sene yaşadı, sonunda gözlerini de kaybetti ve H. 73 senesinde oğlu Abdullah öldürüldükten birkaç gece sonra Mekke’de vefat etti…” (İbn Mende, Ma’rifetu’s-Sahabe, Köprülü Kütüphanesi, No: 242, varak: 195b).
Esma’nın Hz. Aişe’den 10 yaş daha büyük olduğu (İbn Asakir, (Tarihu Dımaşk) Teracimu’n-Nisa, Dımaşk 1982, s. 9, 10, 28) ve yüz yaşında H. 73 senesinde öldüğü (el-Mes’udi, Murucu’z-Zeheb, II, 39) başka kaynaklarda da zikredilmektedir.
Buna göre H. 73’te yüz yaşında ölen Esma, hicret esnasında (100-73=27) 27 yaşındadır. Esma’dan 10 yaş küçük olan Hz. Aişe de hicret yılında 17 yaşındadır. Hicretten sekiz ay sonra evlendiğine göre (İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, Beyrut 1968, VIII, 58) Hz. Aişe, Hz. Peygamber’le evlenirken yaklaşık olarak 18 yaşındadır.
Hicretten önce Müslümanların Mekke’deki durumlarıyla ilgili bazı rivayetler de, Hz. Aişe’nin hicret esnasında 17 yaşında olduğunu destekler niteliktedir. İbn Hanbel’in kaydettiği bir rivayet aynen şöyledir:
“Aişe şöyle dedi: Benim aklım kesti keseli ebeveynimi dindar olarak gördüm. Hz. Peygamber hemen her gün sabah veya akşam vakitlerinde bize uğrardı. Müslümanlar sıkıştırılınca Ebubekir de Habeşistan’a hicret için yola çıktı…” (İbn Hanbel, Müsned, İstanbul 1982, IV, 198). Bu rivayette Hz. Aişe, Mekke döneminde Ebubekir ailesinin İslam’la irtibatını ve Habeşistan’a hicret öncesini anlatmaktadır. Hz. Aişe’nin, bir başkasından nakletmemesi halinde, Mekke dönemiyle ilgili bu bilgileri bize aktarması, onun bahsedilen olayları kavrayabilecek yaşta olduğunu gösterir. Eğer Hz. Aişe’nin Hicret esnasında sekiz yaşında olduğunu söylersek, Hz. Ebubekir’in Habeşistan’a hicret etmeye niyet ettiği sıralarda onun daha doğmamış olduğunu kabul etmek zorunda oluruz. Bu durumda da bahsedilen olayları anlatması mümkün olmaz. “Hz. Aişe bu olayları daha sonra öğrenmiş ve aktarmıştır” şeklindeki bir yaklaşım, rivayeti iki kısma ayırmak suretiyle yapılabilir. Rivayetin ilk kısmı, hicretten üç dört sene önceki durumu, ikinci yarısı ise Hicretten sekiz dokuz sene öncesini bildirmektedir. Bu yorum bizce zorlama ve yanlıştır. Çünkü rivayetin ilk kısmını, Hz. Aişe’nin, başkasından aktarmadığı açıktır. İkinci kısmın ise birinci ifadenin devamı şeklinde anlaşılması, hep Arapça ifade açısından hem de zihni tutarlılık açısından daha makuldür.
İbn İshak, İslam’a girenlerin listesini verip açıklamalar yaparken Hz. Aişe’nin adını, Habeşistan’a hicretten önce Müslüman olanlara arasında zikretmektedir (İbn İshak, Sire, Konya 1981, 124). Hicret esnasında sekiz yaşında olan bir çocuk Habeşistan’a hicret zamanında henüz doğmamıştır. İbn Hişam’ da aynı rivayeti aktarmıştır (İbn Hişam, es-Siretu’n-Nebeviyye, Beyurt bty., I, 271). Her iki eserde de İslam’a girenlerin isimleri, kronolojik esasa göre sıralanmıştır. Bu listelerin düzenlenmesinde İslam’a girişteki kıdemin esas alındığı açıktır.
İbn Asakir, Muhacirlerin İslam’a ilk girenlerini sayarken, Hz. Aişe’yi bahsettiğimiz listeden çıkarmış, fakat bunu eksik yapmıştır (İbn Asakir, (Tarihu Dımaşk) Teracimu’n-Nisa, Dımaşk 1982, 10). İbn İshak ve İbn Hişam, Hz. Aişe’yi ilk Müslümanlar arasında sayarken onun bu sırada küçük yaşta olduğunu ifade için “Küçük olduğu halde Aişe” veya “Aişe bint Ebibekr. O, bu günlerde küçüktü” diye kaydeder. İbn Asakir, “küçüklük” özelliğini Esma bin Ebibekr için kullanmıştır. Halbuki Esma, yaklaşık olarak 14, 15 yaşlarında iken Hz. Peygamber, İslam’ı getirmiştir. Muhtemelen Esma, İslam’ı kabul ettiği sırada genç bir kızdı, yani küçük değildi. Küçük olan, ondan 10 yaş daha sonra dünyaya gelen Hz. Aişe’dir.
Bu rivayet de Hz. Aişe’nin Medine’ye hicret yılında 17 yaşında olduğunu desteklemektedir. Belli ki İbn Asakir, Hz. Aişe’nin Hz. Peygamber’le evlenirken dokuz yaşında olduğunu ifade eden rivayetlerinin etkisiyle İbn İshak ve İbn Hişam’ın bahsettiğimiz listelerini değiştirmeye kalkmış ve bunu da yarım yapmıştır.
Yine Mekke dönemiyle ilgili olarak Hz. Aişe’nin yaptığı açıklamalar oldukça dikkat çekicidir. el-Buhari’nin kaydına göre Hz. Aişe, “Ben Mekke’de henüz oynayan bir çocuk idim, ‘Kıyamet onların azap ile vaat edildikleri gündür. O ne korkunç, ne acı bir gündür’ (Kamer 46) ayeti inmişti (el-Buhari, Sahih, VI 54 (Tefsir, Suretu’l-Kamer (54), 7) denmektedir. Bu ayet, yaklaşık olarak nübüvvetin dördüncü yılında nazil olan Kamer suresindedir (İlk nazil olan sureler için bakınız: es-Suyuti, el-İtkan, Beyrut 1987, I, 29, 50). O dönemi ve olayları ayrıntıyla bildiğine ve kavradığına göre Hz. Aişe’nin, o yıllarda yaklaşık olarak sekiz dokuz yaşlarında, Medine’ye hicret esnasında ise 17 yaşında olması daha makuldür. Zaten Hz. Aişe’nin yukarıda kaydettiğimiz açıklamalarından da bu anlaşılmaktadır (Ömer Rıza Doğrul, Asr-ı Saadet, İstanbul 1978, II, 148).
Burada Hz. Peygamber’in, Hz. Aişe ile nişanlanması olayına bizim görüşümüzü destekler mahiyette olan bir rivayetle dikkat çekmek istiyoruz. Hz. Hatice’nin ölümünden sonra Hz. Peygamber, Mekke döneminin sıkıcı atmosferinde iyice sıkılmış ve evindeki çocukların ve ev işlerinin yükü de omzuna binmişti. Bunu fark eden Havle bint Hakim isimli bir Müslüman kadınla Hz. Peygamber arasında şu konuşma geçti:
Havle: “Ya Rasulallah, evlenmeyecek misiniz?”
Hz. Peygamber: “Kiminle?”
Havle: “İstersen bakire kızla, istersen dul kadınla.”
Hz. Peygamber: “Bakirelerden kiminle evlenebilirim?”
Havle: “Allah’ın yarattıklarından senin en çok sevdiğin Ebubekir’in kızı Aişe”
Hz. Peygamber: “Dullardan…”
Havla: “Dullardan Sevde bint Zem’a bin Kays ile.”
Havla daha sonra Hz. Ebubekir’in evine geldi ve Hz. Aişe’nin annesi Ummu Ruman’a durumu bildirdi. O da Hz. Ebubekir’in gelmesini bekleyelim diye Havle’ye teklifte bulundu. Hz. Ebubekir geldi ve durumu öğrenince “O kardeşinizin kızıdır, ona kardeşinin kızıyla evlenmesi caiz midir?” dedi. Havle, Hz. Peygamber’e olanları aktarınca o, “Onun yanına dön ve ona bizim kardeşliğimizin din kardeşliği olduğunu, bu sebeple onun kızının bana helal sayıldığını söyle” diye buyurdu. Havle, Hz. Ebubekir’e döndü ve durumu aktardı. Hz. Ebubekir daha önce Hz. Aişe’yi Cubeyr bin Mutim’e nişanlamıştı. Fakat bu aile, Hz. Aişe’yi almak istemediklerini, çünkü oğullarının kayınpederinin etkisinde kalarak atalarının dinini terk edip Müslüman olabileceğini ileri sürerek nişanı bozar. Hz. Ebubekir de kızı Aişe’yi Hz. Peygamber’e nişanlar (et-Taberi, Tarih, Beyrut 1967, III, 161-163).
Rivayetin sonunda Hz. Aişe’nin bu sırada altı yaşına olduğu kaydedilmekte ise de et-Taberi’nin kaydettiği bu rivayet, Aişe’nin bu yıllarda altı yaşına olmadığının işaretlerini taşımaktadır. Çünkü Hz. Peygamber’in Hz. Hatice’nin ölümünden sonra hemen evlenmesi gerektiğine inanan Havle’nin, altı yaşında bir çocukla evlenmesini ona teklif etmesi çok tutarsız bir yaklaşık olur. Hem de bu teklif, iki alternatif şekilde yapılmıştır: “Bakire kız istiyorsan Aişe, dul kadın istiyorsan Sevde” diye yapılan bu teklifte Aişe’nen altı yaşında olduğunu söylemek hiç de mantıklı değildir. Bu ifadesiyle Havle, Hz. Peygamber’in iki seçenekten birini tercih edebileceğini anlatmak istemiştir. Sonra her iki kadının da istenmesi fikri nasıl oluştu? Bu konuda bir netlik yoktur. Kanaatimize göre Hz. Aişe’nin 14, 15 yaşlarında genç bir kız olması, Hz. Peygamber’in ise Hz. Hatice’nin yerini doldurabilecek olgunlukta bir hanıma ihtiyaç duyması sebebiyle Sevde ile evlenmesinin gerekliliği anlaşılmıştır. Çünkü Hz. Hatice öldükten sonra Hz. Peygamber’in çocuklarına bakacak ve ev işlerini yürütecek kimsesi yoktu. Bunu 14, 15 yaşlarında bir kızın yapması imkansız değilse de zordur. Ayrıca bu sırada Mekke müşrikleri Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara baskılarını arttırmışlardı. Bu sebeple Hz. Peygamber’in Mekke’den ayrılıp yeni bir yer bulma çabası içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda en uygun olan halin, Sevde ile evlenip Aişe’nin düğününün ertelenmesi olduğu anlaşılmıştır diyebiliriz.
Yine bu rivayetten anlaşılan bir başka nokta da şudur: Daha önceden Aişe’ye talip olan aile, ondan vazgeçmelerine sebep olarak ileri sürdükleri “Hz. Ebubekir’in damadını kendi dininden ayırıp İslam’a sokacağı” şeklindeki ifade, Hz. Aişe’nin nişanını, İslam’ı tebliğin başlamasından ve Hz. Ebubekir’in bu konuda faal olarak çalışmasından önce yapıldığını ortaya koymaktadır.
Yaygın kanaate göre bu nişan bozulduğu sırada Hz. Aişe altı yaşındadır. Olayın Nübüvvetin onuncu yılında cereyan ettiğini düşünürsek, Tebliğin başladığı yıllarda Hz. Aişe’nin doğmamış olması gerekir. O halde Hz. Aişe, ilk nişanının bozulduğu sırada, altı yaşında değil, 14, 15 yaşlarında genç bir kızdır diyebiliriz.
Burada bir başka noktaya da dikkat çekmek istiyoruz. Ummu Ruman’la evlenen Hz. Ebubekir’in ondan Abdurrahman ve Aişe isminde iki çocuğu olduğu bilinmektedir. Aksini ifade eden bir delil olmadığına göre, o dönemin şartları içinde düşünüldüğü zaman, bu iki, ana-baba bir kardeş arasında bir iki yaş farkı vardır denebilir. Yani Abdurrahman bin Ebibekir’in Hz. Aişe’den bir iki yaş daha büyük olduğu söylenebilir. Bedir savaşına müşrik saflarında katılan Abdurrahman’ı yaklaşır olarak yirmi yaşlarında (İbnu’l-Esir, Usdu’l-Ğabe, Kahire 1970, III, 467) kabul eder ve Aişe’yi de Hicret esnasında sekiz yaşında düşünürsek arada 12 yaş fark olacağını görürüz. Hicret esnasında Hz. Aişe’yi 17 yaşında kabul edersek, Abdurrahman’la aralarında bir iki yaş fark olur. Bizce makul olan da budur.
Rivayetlerde verilen rakamlar her zaman gerçeği yansıtmaz. Çünkü verilen rakamlar bazen tahminidir. Bu gün bile bize, “Falan arkadaşın kaç yaşındadır?” diye bir soru yöneltildiği zaman çoğu kere tahmini bir rakam söyleriz. Mesela Hz. Hatice’nin Hz. Peygamber’le evlenirken 40 yaşında olduğunu söyleyenlerin yanında 28 yaşında olduğunu aktaran rivayetler de bulunmaktadır (İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, Beyrut 1968, VIII, 16-17).
Yine Hz. Peygamber’in hanımlarından biri olan Meymune bint el-Haris’in H. 61 tarihinde öldüğünü söyleyenlerin bulunmasıyla birlikte (İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, Beyrut 1968, VIII, 140), onun H. 51 tarihinde vefat ettiğini nakledenler de vardır (Ebu Muhammed Abdulmü’min bin Halef bin Ebilhasan ed-Dimyati, Nisau Rasulillah, Beyrut 1989, s. 86).
Kaynaklarda, bunun sayısız örnekleri vardır. Bu konuya son bir örnek olarak Ata bin Yesar isimli bir alimin vefat tarihini vermek istiyoruz. el-Vakidi, Ata bin Yesar’ın ölüm tarihini H. 103 olarak verirken, başkaları H. 94 tarihini aktarmışlardır (İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, Beyrut 1968, V, 174).
En muteber kaynaklarımız bile bunlara benzer rivayetler içerdiğine göre Aişe Validemiz’in Rasulullah’la evlenirken dokuz yaşında olduğunu ifade eden rivayetlerin kesin olarak doğru olduğunu iddia etme imkanına sahip değiliz.
Bütün bu rivayetlerden sonra Hz. Aişe’nin yaşını yaklaşık olarak on yaş daha küçük gösterip onun hicret esnasında sekiz yaşında olduğunu ifade eden nakillerin yanlış olduğunu söyleyebiliriz. Bu yanlışlığın nasıl yapıldığı konusunda elimizde açık bir delil olmadığı için genelde bu tip rivayetlerde yapılan yanlışlıkların bu konuda da yapıldığı düşünülebilir. Yanlışlık bazen raviden, bazen müstensihten ve bazen de daha evvel yapılmış bir hatanın farkına varamamaktan kaynaklanmaktadır. Eğer bir konuda önemli bir alim hata yaptıysa, daha sonrakiler o kişinin hata yapmayacağını kabul ederek mevcut doğru rivayetleri yanlış görme ve onları değiştirme çabasına yönelirler. Böylece küçük yanlışlık, beraberinde daha başka yanlışlıkları da getirir. Bunun örneğini yukarıda verdiğimiz İbn Asakir’in rivayetinde görmekteyiz.
Kaynak: D.E.Ü. İlahiyat Fak. Derg., IX, İzmir 1995, s. 139-144.