Allah’a ve Rasulü’ne Açılan Savaş: Riba
Bu başlık ve Kur’an’daki bu ayet maalesef bazılarımızı çok rahatsız edecektir. Fakat her ne kadar bu konuyu görmezden gelmek istesek de bu mesele Kur’an’da açıkça vardır ve bundan da ahirette mutlaka hesaba çekileceğiz. Bundan dolayı içimiz acısa da lütfen bu konuyu gözden geçirelim ve hayatımızı da buna göre düzenleyelim.
Kur’an’ın ifadesiyle faiz, Allah ve Elçisine savaş açmak demektir: “Yok, eğer faizi terk etmezseniz bilin ki, Allah’a ve Rasulüne karşı savaş açmışsınız.” (Bakara suresi [2] 279. ayet).
Faiz, borçtan elde edilen gelirdir (kredi). Her ne kadar faiz (riba) haram olsa da din adamları, şirin görünmek, tepki çekmemek veya çok cazip yönetim kurulu üyelikleri karşılığında faize fetva verip bu yasağı kendilerince hafifletmişlerdir. Oysaki duyarlı bir Mü’min olarak bize düşen, her duyduğumuz/okuduğumuz şeye güvenip inanmak değil, eleştirerek sorgulamaktır. Çünkü ahirette saptıran kadar, sapan da hesaba çekilecektir. Yani bilmemek, cehalet, vurdumduymazlık bir işe yaramayacaktır. İşimize geldiği, menfaatimize uygun olduğu için bir fetvayı, çözümü tercih etmek, bizi ahirette sorumluluktan kurtarmayacaktır:
“…Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için, «Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!» diyecekler. Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır…” (Ankebut [29] 25. Ayrıca bkz. Ahzab [33] 67-68; Araf [7] 38; Saffat [37] 27-33; Zuhruf 37; Fussilet [41] 29; Tövbe [9] 31).
Faizi savunmak, onun aslında kötü bir şey olmadığını belirtmek için birçok bahane de ileri sürülmektedir. Örneğin denilir ki, “Faiz bir dünya gerçeğidir, faizsiz dünya ve ekonomi olmaz!” Oysaki gelişmiş ülkelerde faiz çok çok düşüktür. Eğer iddia edildiği gibi faiz bu kadar iyi ise, o zaman neden gelişmiş ülkelerde çok düşük de gelişmekte olanlarda yüksek?
Bu söylediklerimizi, ekonomi gazetesi olan Dünya gazetesinin 08 Mayıs 2018 tarihinde yayınladığı bazı ülke merkez bankalarının faiz oranlarına bakınca daha iyi anlayabileceğiz:
Japonya: %0,1 – Avrupa: %0 – İngiltere: %0,5 – Kanada %1,25 – Güney Kore, Avustralya: %.1,5 – ABD: %1,75 – Çin: %4,35 – Hindistan: %6 – Brezilya: %6.5 – Rusya: %7,25 – Meksika %7,5
Faiz, çalışmadan, üretmeden gerçekleştirilen büyük bir sömürüdür. Faiz ayrı, bankacılık sistemi ayrıdır. Bankacılık sisteminde para havalesi, paranın güvende tutulması, otomatik ödeme gibi birçok güzel ve faydalı hizmet vardır. Kur’an açısından bu sistemin tek mahzuru, faizdir. Yoksa bankalar faiz olmadan da birçok hizmetten çok iyi paralar kazanmaktadırlar.
Faiz günahına girmemek için mücadele etmek, arayışa girmek zorundayız. Rabbimiz faize girmek istemeyen Mü’minleri elbette yalnız bırakmayacak, onlara yeni kapılar açacaktır. Diyelim ki, kiradan kurtulmak için bir daire veya otomobil almak istiyoruz. Ama yeterli paramız yok. Akraba ve çevre seferber olup kardeşlerini bu sıkıntıdan kurtarmalıdırlar. Olgun bir Mü’min bu konuda duyarlı olmalı, yakın akrabalarından başlayarak çevresindeki insanlara gerekirse borç para teklifi etmelidir. Çünkü önemli olan sadece “Faiz haram” deyip kenara çekilmek değil, zor durumda olan insanlara bir alternatif, bir destek sunmaktır.
Ama tüm iyi niyete rağmen suiistimale uğramamak için borç verirken de Kur’an’ın bir başka emri olan borcu yazmak (Bakara [2] 282), yani resmi yollarla bu işlemi kayıt altına almak da şarttır. Nasıl ki borç alan kişi bir müşkülden kurtuluyorsa, borç veren de kendisini güvence altında hissetmelidir.
Nelerin faiz olduğu, nelerin faiz olmadığı konusunda, her zaman olduğu gibi lütfen eleştirel davranıp sorgulayarak dinleyelim, okuyalım, öğrenelim. Ekonomi ile ilgili bir konuda bir hoca haram değil diyorsa, haramdır diyen hocayı da lütfen dinleyelim. İkisini karşılaştırarak aradaki farkı daha iyi görelim. Gerekirse daha fazla kişi veya kitabı okuyarak bilgilenelim.
Yıllar önce makine mühendisi olan bir arkadaşımla bir kitapçıya gitmiştik. Bir konu hakkında iki zıt fikirli kitabı aldığını görünce neden böyle yaptığını sordum. Demişti ki: “Ben bir konudaki he zaman en zıt iki yazarın kitaplarını alırım. Böyle yaparak meseleyi daha iyi kavrıyor ve hangisinin doğru olduğu konusunda daha iyi karar verebiliyorum.”
Mü’min elbette çalışacak, üretecek, kazanacak. Ama bunları Rabbinin rızasına aykırı bir şekilde yapmamalıdır. Kendisini her zaman malın, mülkün sahibi değil, emanetçisi olarak görmeli, bunu asla unutmamalıdır. Bunları kazanırken de verirken de Rabbinin emirleri ve rızası doğrultusunda yapmalıdır.
Özellikle dini konularda aklımızı kimsenin “cebine” koyup kendimizin kullanılmasına izin vermeyelim. Geçici dünya zevki ve eğlencesi için ahiretimize yazık etmeyelim.