6 Eylül 1988’de, Fas’ın Kazablanka şehrinde, 80’li yaşlardaki papaz Abdulmecid Jean Marie Duchman vefat etti. İslam topraklarında gömülme isteği nedeniyle Fas’ın Kazablanka Mezarlığı’nda gömüldü. Bu yüzden, 1987 yılında Fransa’nın batısındaki Le Mans şehrinden ayrılmıştı. Hıristiyan papaz, bu hicrete son senelerde İslam’a girmiş olması nedeniyle karar vermişti. İslam’a girme öyküsünün büyük önemi nedeniyle; 1894 yılında Cezayir’in Kasaba şehrinde İslam dinine bağlılığını ilan ettikten sonra bir Arap elbisesi ile Fransız Parlamentosu’na giren Dr. Gronen’e benzetilmektedir. Yine papaz Duchman’ın İslam’ı seçmesindeki sebepler, Abdullah Tercüman’ın konumunu hatırlatıyor. Öyle ki bu İspanyol papaz, 14. yüzyılın sonlarında, İtalya’daki Polonya İlahiyat Fakültesi’ni terk ederek Tunus’a gitmişti. Ardından da hükümdar Ebu Abbas el-Hafsi’nin önünde İslam’a girdiğini ilan etmişti. Fransa’nın batısındaki Müslüman göçmenler, mallarının ve vaktinin büyük kısmını, çeyrek yüzyıldır Afrika’nın kuzeyinden, Kara Afrika’dan ve Türkiye’den gelen işçilere tahsis etmiş olan bu adamın vefatından çok etkilenmişlerdi. İş, ev ve çocuk terbiyesinde zorluklarla karşılaşan herkes onun kapısını çalıyordu… Papaz Duchman, göçmen işçilerin çektikleri zorlukları hafifletmeyi başarmıştı. Hayatındaki bu dönemeçten önce, Fas’ta ya da Afrika’da milyoner olmayı istediğinde, İslam’ı öğrenmeye önem verdi. Gençliğinin ilk yıllarında, Müslümanların Hıristiyanlaştırılmaları için tahsis edilmek üzere dini bir kurum oluşturan papaz Dovuku’ya hayrandı. Papaz Dovuku, sağlık urumu nedeniyle bu projeyi uygulayamadı. Fransa’nın dışına yolculuğu tercih etti. Duchman da papaz yetiştirme enstitüsüne kaydoldu. 1932 yılında mezun olduğunda, 24 yaşındaydı ve varoş mahallelerden birinde oturduğu Le Mans şehrine komşu bazı şehir ve kasabaların kiliselerinin başına getirildi. Duchman’ın hayali, ressam olup altına “Doto” takma ismi ile imza atarak zevkini artırmaktı. Bu iki vasfı da onu, papazlardan, ilahiyat ve kilise tarihi ilmi yanı sıra yüksek kültür de bekleyen zengin ve asil kesimler tarafından istenir kılıyordu. Ne var ki o, kilisenin içindeki baskın ruhi yanları taşımıyordu. Çünkü bu yanlar, görüşü ile ve gerçek imandan kaynaklanan açıklıkla çelişiyordu. Daha önceden yazdığı bir kitapta, kilisedeki bazı yetkililerin hareketleriyle alay etmişti. Buna karşın o, değerleri sayfalarından bazılarını, eğlenmek için sofrasına çağırdığı papazlara okuduğu kitap bir daha yayınlanmadı. O dönemde Duchman tipik bir papazdı ve İncil’in değerlerine, kilise ile ittifak halinde olduğundan daha bağlıydı. İkiyüzlülüğe tahammül edemiyordu. Bununla beraber, yukarıdan gelen emirleri düzenli olarak yerine getiriyordu. 1947 yılında papaz Duchman, Fatiha Suresi’nin tercümesini buldu. Onu, 1957 yılında, sanatsal sergi vesilesiyle Paris Camii’ni ziyaret edene kadar Hıristiyan misyonerleri arasında okur oldu.
O dönemden itibaren Kur’an’ı her sene defalarca okumayı alışkanlık haline getirdi. Cezayir Savaşı sona erdikten sonra Fransa ordusu ile beraber göç eden bazı Cezayirlilerle tanıştı. Bu Cezayirliler, anlaşmaya vardıktan sonra Le Mans şehrinin yakınındaki kışlalardan çıktılar. İş aramalarına yardımcı olması için kendisini aradılar. İşte Duchman ve Le Mans şehri ile varoşlarındaki Müslümanlar arasındaki irtibat böyle başladı… Dini etkinin, Müslümanların davranışlarına ve kültürlerine yansıması papaz Duchman’ın dikkatini çekti. Onlarla diyaloğu giderek iyileşiyordu. Onlar Fransızca bilmemelerine, kendisi de Arapça bilmemesine karşın; bir gün, her biri kendi evinde namaz kılan işçileri toplayacak bir cami inşa etmeyi düşündü. Kiliseye, topraklarından bir parçayı Sahra Müslümanları Cemiyeti’ne satması için ilk talebini sundu. Esas şartlarını papazın belirlediği bu cemiyet, Fransa’da kıdem sahibi bazı göçmenler tarafından kuruldu. Kalan idari icraatları ise 1970 yılında yaptı. Kilise, o dönemde Müslümanlar hakkındaki baskın fikirleri nedeniyle bu projeyi kabul etmedi. Ancak papaz Duchman’ın zorlaması, Piskopos Chevallier’in, Tours şehrine giden yol üzerindeki Flonsar mahallesinden toprak satmasını sağladı. Böylece birçok Müslüman işçinin gönüllü çalışması ile caminin yapımı başladı (onlar binanın yapımında çalışıyorlardı). Öte yandan maddi masraflar da hayırseverler tarafından karşılanıyordu. Papaz Duchman ise, bu hayırseverlerin en cömerdi idi. İşçilerin ödemesi mümkün olmayan giderleri karşılıyordu. İşte bu şekilde 70’lerin başında, en büyük camilerden biri Paris’un dışında inşa edildi. Papaz Duchman, Müslüman göçmenlere itina göstermeyi sürdürdü. Hükümetleri tarafından unutulmuş, Fransızlar ve ulusal denen heyetler tarafından da terk edilmiş Müslüman işçilerle görüşmek için sürekli kahvelere gider oldu. Onları içki içmekten alıkoymaya çalışıyordu. Bir defasında içlerinden biri kendisine şu cevabı verdi: “Sen neden bir din adamı olduğun halde içki içiyorsun?” Papaz o andan itibaren, kurtarmaya çalıştığı kimselerce nasihatlerinin dinlenmesi için içki içmemeye karar verdi. Sonra Cuma namazını kılmak için kahveden çıkıp camiye gidenlerle arkadaşlık eder oldu.
Ramazan ayında Müslümanlarla oruç tutmaya başladı. Bu esnada Hıristiyan bir papaz olarak da, Le Mans şehri ve varoşlarındaki kiliselerde ayin ve vaaz görevlerini yerine getiriyordu. Geleneksel Hıristiyanlar, dini konuşmalarından zevk alıyorlardı. İslam hakkında bilgisi derinleşmeye başladıktan sonra, bu din hakkında yayınlanan her şeyi okur oldu. Dini derslerine geri döndü. 1932 yılında mezun olduğu papaz hazırlama enstitüsündeki kitaplarını yeniden açtı. Bunun ardından da Hıristiyanlık ve İslamiyet dinlerinin karşılaştırmasında bir uzman oldu. Hıristiyanlara verdiği vaazlara, birçok İslami fikri sokmaya başladı. Geçirdiği farklı aşamalar, kendisini İsa (a.s.)’nın çarmıha gerilmesi ve teslis fikri gibi Hıristiyan itikatlarını reddetmeye itti. Kardinal Danielo, 60’ların sonunda, İncil’lerin yazıldıkları koşulları, Aziz Paul’ün İncil yazarları üzerindeki etkisini ele alıp sorgulayan bir yazarın kitabını yayınladıktan sonra Papaz Duchman, bunu Müslümanların Kur’an’ın aslını korumaları ile kıyasladı: “Ey Kitap Ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin”; (Nisa 171), “İnananlara sevgice en yakınları da ‘Biz Hıristiyanlarız.’ diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.” (Maide 82) gibi ayetleri, Kitap ehline ve Hıristiyanlara karşı apaçık ortaya koymak için derinlemesine incelemeye başladı. Üstat Muhammed Hamidullah’ın kendisine, yeni camiyi ziyaretinin ardından “İnşallah kıyamet günü buluşuruz”; demesi üzerine çok şaşırdı ve ona şöyle sordu: “Hıristiyan bir din adamı, kıyamet gününde Müslümanlarla beraber olabilir mi?” Hamidullah vurgulayarak kendisine: “Evet. Allah bu yeryüzünde kendisine ibadet edilmesi için çabalayanı mükafatlandırır” dedi. Papaz, bunu Hıristiyanların “Kilise dışında kurtuluş yoktur” prensibiyle karşılaştırdı ve iman eden, Salih amel işleyenleri cennet garantisi veren ayetleri tekrar tekrar okudu. 1976 yılında papaz Duchman, Hindistan ve Pakistan’ı ziyaret etti. Bu gezisi 40 gün sürdü. Oralarda olumlu izlenimler edindi. Papaz Duchman belki de İslam’a girmeye o sene karar verdi. Ancak büyüttüğü, klasik Hıristiyanlığa radikal şekilde bağlı olan teyzesinin kızını rahatsız etmek istemediği için bunu saklıyordu.
1982 yılında onun ölümünden sonra Duchman, evinin yerini değiştirdi. Evinde haçın ya da putların bulunduğu mekanlara Allah’ın ismini koydu. Kendisine de Abdulmecid ismini seçti. Çünkü bu isim, İslam’ı tanımasına yardım eden Tunuslu gencin ismiydi. Beş vakit namazını ve ramazan orucunu muhafazala etmeye çabaladı. İbadet eden Hıristiyanların önünde vaazlarına devam etti. Ancak vaazlarını dinleyenlerden çok azı, papazlarının Hz. Mesih’in şahsiyeti yerine, daha çok Allah’ın azameti hakkında konuştuğunu fark ettiler. 1983 yılında resmi olarak Müslüman olduğunu ilan etmek, kelime-i şehadet getirmek için Paris Camii’ne gitti. Çünkü İslam topraklarında gömülmek için bir İslam ülkesine gitmeye karar vermişti. Resmi olarak İslam’a girdiğini ilan etmesi, yerel Hıristiyan halkta büyük tepkiye yol açtı. Hatta kendisini, ülkesini terk etmeye zorladılar. Ancak Başpiskopos Gilson, aralarındaki ayrılığı arttıracak böyle bir girişimin boyutunu idrak edememesine karşın, kendisiyle bağları sürdürmeye azmetti. Çünkü bu adım, ilim ve takvada en iyi seviyedeki papazdan gelmişti. Abdulmecid Duchman, Ağustos ayında şehri olan Le Mans’tan, Fas’ın Kazablanka şehrine gitmek üzere ayrıldı. 1988 yılında da Fas’ın Kazablanka şehrinde bir Müslüman olarak vefat etti.
Kaynak: Defne Bayrak, İslam’la Şereflenen Papazların Hikayeleri – Neden Müslüman Oldular?, İnsan Yay., İstanbul 2008, s. 69-73.