Hadisler ile İlgili Akla Takılan Bazı Sorular
— Hadis, Rasulullah’ın sözleri değildir. Ona nispet edilen sözlerdir (Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Istılahları, çev. M. Yaşar Kandemir, 3. bsk., Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara 1981, s. 1).
— İfade edildiğine göre hadisler Kur’an’ı açıklamaktadır. Peki, hadisler yazılmasaydı İslam “eksik” mi kalacaktı? Oysaki Kur’an’a göre Kur’an’ı Allah kendisi açıklıyor: “Elif, Lâm, Râ. Bu Kur’an, Allah’tan başkasına kulluk etmeyin diye en iyi hüküm bildiren, her şeyin iç yüzünü iyi bilen tarafından hüküm içeren/bozulması engellenmiş ve ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır…” (Hud [11] 1-2). Yani bir ayetin açıklaması başka bir ayette bizzat Allah tarafından yapılmaktadır.
— Buhari’nin eserini altı yüz bin hadis arasından seçerek on altı yılda meydana getirdiğini, her bir hadisi (veya her bir tercümeyi / bâbı yazmadan önce mutlaka gusledip (boy abdesti alıp) iki rekât namaz kıldığını ve bu eserini kendisiyle Allah arasında hüccet kıldığını ifade edilir. Eserde geçen toplam hadis sayısı tekrarlı olarak 7.275, tekrarsız olarak ise 4.000 dir (Ebû Bekr Ahmed ibn Alî ibn Sâbit ibn Ahmed Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, Beyrut 1422/2002), II, 322; Nevevî, et-Telhîs, 216-219; Ebü’l-Fadl Şihâbüddîn Ahmed ibn Alî ibn Hacer el-Askalânî, Hedyu’s-Sârî, Beyrut 1379, I, 483; Muhammed ibn İbrahim el-Vezir Yemani, el-Avasim vel-Kavasim, Beyrut 1412/1992, II, 95; Celaleddin Abdurrahman ibn Ebu Bekir Süyuti, Tedribül-Ravi, Beyrut 1409/1989, I, 50).
Madem hadisler vahiydir ve dinin bir parçasıdır. O zaman Buhari hangi hakla “Allah’tan gelen” bu hadisleri altı yüz bin hadisten sadece 7.275 tanesini kitabına almış? Neden hepsini almamış? Neden bunlarda bile hala Kur’an’a aykırı olanlar var?
— Rivayetler seçilirken metne değil sadece senetlerine bakılır. Son yüz yıla kadar hadis ilminde “metin tenkidi” diye bir şey yoktu. Yani içeriğe değil, sadece ravilerin (aktaranların) sağlam olup olmadığına bakılıyor. Bunun sonucu olarak Kur’an’a açıkça aykırı olduğu halde sırf silsile sağlam olduğu için elen(e)meyen birçok rivayet var.
— En büyük hadis “inkârcıları” Şiiler ve Sünnilerdir. Herbir grup, diğer grubun binlerce hadisini kabul etmiyor. Vahiy ve dinin bir parçası sayılan binlerce hadis neden sırf mezhep tutumu nedeniyle reddedilmektedir?
— Nebimize atfedilen sözlerde hem kendi içlerinde hem de Kur’an’la ciddi çelişkilere sahiptirler. Oysaki Kur’an’da böyle bir şey söz konusu değildir.
— Neden en güvenilir kabul edilen 6 hadis kitabının (Kütüb-i Sitte) hepsinin yazarları aynı bölgeden, İran kökenli, İran’ın kültür çevresinden çıkmış insanlardır?
— İmanımızı Kur’an’a göre mi inşa edelim, yoksa hadislere göre mi? Çünkü örneğin iman esasları konusunda Buhari ile Müslim bile anlaşamıyorlar!
Mesela “Cibril hadisi”nin Buhari’deki versiyonunda 5 esas sayılır, kadere iman yoktur (Buhari, iman 37 (43). Müslim’de ise “Cibril hadisi” 3 ayrı versiyon olarak geçer (Müslim, İman 1, 5, 7). 1 numaralı hadis, Buhari ile aynı. 5 ve 7 numaralı hadislerde ise kadere iman eklenmiş.
— Rivayet kitaplarını da Allah’a nispet ettiğiniz zaman acaba siz de bu ayetin muhatabı olmuyor musunuz?
“Vay o kimselere ki kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra ‘Bu Allah katındandır’ derler…” (Bakara [2] 79).
— Neden hadislerin büyük çoğunluğu haber-i vahid, yani tek bir kişinin aktarımıdır? Ayetler için böyle bir şey neden söz konusu değil?
Hadisler vahiy ise neden uydurulmuş, zayıf, sahih diye kategorilere ayrılmışlar? Zaten hadislerin sıhhatlerini insanlar karar veriyorlar. Oysaki ayetlerde zayıf, sahih uydurulmuş diye hiçbir kategori yok
— Şii ve Sünni hadis kitaplarındaki toplam hadis sayısı, 1,5 milyon civarındadır. Neden Sünniler Şiilerin, Şiiler ise Sünnilerin hadis kitaplarını kabul etmezler? Sonuçta hepsi Allah’tan değil miydi?
— Kur’an’da “sünnet” kelimesi defalarca geçer ama bir tanesi bile nebimiz için kullanılmaz. Kur’an’daki Allah’ın sünneti yani sünnetullah, Allah’ın evrende geçerli olan kanunları anlamındadır (Fetih [48] 23. Ayrıca bkz. Ahzab [33] 38; Al-i İmran [3] 137; Enfal [8] 38; Fatır [35] 43; Hicr [15] 13; İsra [17] 77; Kehf [18] 55; Mü’min [40] 85; Nisa [4] 26).
— Kuran Rasulullah’a, görüp hayran kaldığı kişilerin baş düşman olduğunu bildirdiği halde (Münafikun [63] 4) “Rical ilmi” denilen yöntemle, hiç görmedikleri kişiler için güvenilirdir denilebilmiş.
— Cerh-Tadil: Râvilerin güvenirliğini tespit etmek için yapılan çalışmalar. Bir cerh ve tadil bilginin “bu kişi adil” dediğine, öbürü “değildir” diyebiliyor. Buhari’nin güvenilir bulduğu 400 râvisini Müslim güvenilir bulmamıştır. Müslim’in güvenilir bulduğu 600 râviyi de Buhari güvenilir bulmamıştır. Onun için ikisi aynı hadisleri sahih ilan etmemiştir!
Her hadis kitabını toplayan kişinin râvilere bakışı, isnatlara bakışı tamamen farklı. Bunların hepsi, o kişilerin kendi çabaları, kendi içtihatları, kendi kanaatleri. Bu kanaat, başkasını bağlamaz. Mesela Ahmed ibn Hanbel. Kendisi ile Rasulullah arasında 4-5 nesil var. Bu 4-5 nesli, o konuda kendisinden önce yazılmış olan rical bilgilerinden faydalanıyor. Yani hiç görmedikleri ölmüş kişilerin ahlaki durumları hakkında bilgi ve karar veriyorlar.
— Yine hadisçi geleneğinde şöyle bir kabul vardır: “Kulluhum udul (hepsi âdil).” Bu yüzden sahabileri cerh ve tadile sokmazlar. Oysaki Kur’an’a göre sahabe arasında münafıklar vardı ve onları nebimiz bile bilmiyordu:
“Çevrenizdeki Bedevî Araplardan münafık olanlar vardır. Ve Medine halkından da nifakta ileri gidenler vardır. Sen onları bilemezsin. Biz onları biliriz…” (Tövbe [9] 101).
Bu durumda sahabe arasında, Rasulullah’ın bile bilmediği, o münafıklardan aldığınız sorgusuz sualsiz bilgiler ile nasıl bir din “inşa ettiğinizin” farkında mısınız?
— Deniliyor ki: “Kur’an’ı yazanlar, hadisleri yazanlarla aynı kişiler. Kur’an’ı ezberleyip yazanlarla hadisleri nakledenler aynı kişiler. Hadisler güvenilmezse, Kur’an da güvenilmezdir!”
Peki o zaman Kur’an o dönemde yazılı hale getirilip günümüze kadar değişmeden geldiyse, hadisler de vahiy ise ve aynı kişiler tarafından aktarıldıysa, neden aynı tarihte yazılıp Kur’an gibi kitaplaştırılıp günümüze kadar orijinal haliyle, değişmeden gelmedi? Örneğin Buhari’nin orijinali elimizde var mı, varsa nerede?
“Ey Rasul! Rabbinden sana her indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan, onun mesajını tebliğ etmemiş olursun…” (Maide [5] 67; Tekvir [81] 24). Madem hadisler de Allah’tan o zaman Rasulullah hadisleri niye tebliğ etmedi, onları yazdırmadı? Rasulullah’ın 42 vahiy kâtibi vardı. Öldüğünde vahiyler tomar halinde baş ucunda duruyordu. Kur’an’ı aynı kişiler ezberleyip yazdı da neden aynı kişiler orijinal hadis kitapları yazmadılar? Hadisler gerekliyse, neden bunlar Kur’an gibi korunmadı?
— “Buhari çökerse, İslam çöker” diyenlere de şunları söylemek lazım: Siz Kur’an’ın yerine Buhari’nin sahihini koymuşsunuz. İslam’ın sahibi Buhari değil, Allah’tır. Nebimizden yaklaşık iki asır sonra yaşamış olan Buhari’den (810-869) önce İslam yok muydu? Siz İslam’ın bekasını nasıl Buhari’ye bağlıyorsunuz? Oysaki asıl Kur’an olmazsa İslam çöker.
— En güzel hadis/söz (Ahsenül-Hadis اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ ), Kur’an’dır (Zümer [39] 23). Kur’an şöyle sorar:
“Bundan sonra hangi hadise/söze حَد۪يثٍ inanacaklar?” (Araf [7] 185; Mürselat [77] 50; Casiye [45] 6). Sonuçta sorumlu olduğumuz, ahirette sorulacağımız tek kaynak, Kur’an’dır:
“O (vahiy) senin için de halkın için de bir öğüttür. Siz ondan sorulacaksınız.” (Zuhruf [43] 44).