İlhami Atalay: 'Tarihe Dine Söv, Sanatçı Ol’ Devri Bitmeli!
İlhami Atalay: ‘Tarihe Dine Söv, Sanatçı Ol’ Devri Bitmeli!
Sanat ve sanatçı denilince aklımıza en çok hangi isimler geliyor? Bu isimler ortaya koydukları eserlerle mi yoksa oluşturdukları polemiklerle mi gündemde yer alıyorlar? Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana belli bir kesim tarafından icra edilen sanat, toplumun değerlerine, tarih ve kültürümüze küfrederek ilerleyen sanatçıların elindeydi. Tarihe söverek büyük ödüller alan, devletini yabancı ülkelerin gazetelerine şikâyet eden yazarlar, dini kaidelere saldıran ve bununla övünen müzisyenler, milletin dini değerlerine her zaman baskı yapan vesayetçi güçler tarafından alkışlandı, destek gördü. Sanatı bu kısır döngünün ve dar görüşlü vesayetçi kafaların elinden kurtarmaya yönelik adımlar yeni yeni atılmaya başlandı. Sanatı ve gerçek sanatçıyı, sanatın toplum üzerindeki etkisini Ressam İlhami Atalay’la konuştuk.
Gerçek sanatçı Allah’ı tanıyandır Günümüzde bir şarkı bir romanla ünlü olan herkese sanatçı deniliyor. Sizce gerçek sanatçı kimdir?
Gerçek sanatçı öncelikle en büyük sanatçıyı, yani Allah’ı tanıyan kişidir. Onun sanat ve kudretini tanıyıp idrak eden sanatçıdır. Daha yaratıcısını ve onun muazzam sanatını tanımayan biri, kendini ve kendine bahşedilen kabiliyeti nasıl idrak etsin…
Sanatçı ortaya koyduğu eserlerle halka nasıl ulaşır? Sanatçı kendi kültüründen, milletinden, coğrafyasından ve halkın yaşamından ilham almalı. Sanatçı toplumun aynasıdır. Toplumunun acılarını, kederlerini, sevinç ve özlemlerini sanatına yansıtmalı. Bu toplumun tarih ve kültüründe sabır, tevekkül, acı, dayanıklılık, mücadele var. Bunlara rağmen bu topluma uygun olmayan şeyler empoze edilmeye çalışılırsa, halk o sanatçının icra ettiği sanatın içine tükürür.
İlk sanat akademisini Fatih kurdu İslam’la sanat arasında nasıl bir ilişki var sizce? Sanatta günah ve yaptırım payı nedir?
Bizi yıllarca ‘Müslüman sanat yapmaz’ diyerek kasıtlı olarak yanlış yönlendirdiler. Oysa ilk defa gerçek anlamda bir sanat akademisi kuran Fatih Sultan Mehmet’tir. Bu akademi de Matrakçı Nasuhlar, Nakkaş Osmanlar yetişmiştir. Sanat ve millet bir bütündür. Sanatsız bir milletin ayakta durması mümkün değil.
Osman Hamdi Bey felakettir Sanat tarihimizde adı öne çıkan ressamlardan Osman Hamdi Bey’in Mihrap tablosu hâlâ tartışılıyor. Sanatta kutsal değerlere söverek bir yere gelindiğini düşünüyor musunuz?
Osman Hamdi Bey bizim sanat tarihimiz için bir felakettir. Çok iyi Fransızca bildiği ve o kültürle yetiştiği için, o dönemdeki Fransız hayranlığı yüzünden el üstünde tutuldu. Antik Yunan’a dayalı bir eğitim sistemiyle akademiyi kurdu ve Arkeoloji Müzesi’nin başına geçti. Halk bu sanat eğitimini benimsemediği için sanattan koptu.
‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sırasındaki değişim halkı sanattan soyutladı’ diyebilir miyiz?
Minyatürün estetik anlayışını terk ettik. Oysa minyatür müzesi açılması lazım. Şu an akademilerde minyatür çalışması yapsanız, gerici çalışma diye yorumlarlar. Kendi milletine, sanatına ve tarihine düşman bir nesil yetiştirildi. Sanatçılarımızın hiçbiri yeni eser üretmiyor. Seksen senedir şablonculuk zihniyetiyle hareket ediyorlar. Çağa göre sanat üretmek lazım fakat eski dönemlerden ilham alarak ama takılı kalmayarak üretmek önemli. Geçmişi kesip atarak tanımadığımız bir kültürün aşısının yapıldığı bu toplum sanattan uzak kaldı.
Halkı kendileri gibi görmek istiyorlar Günümüzde de din ve tarihimiz aleyhine konuşanların göklere çıkarıldığı fikrini savunuyor musunuz?
Kim tarihe, Osmanlıya, mukaddesata ve dine sövmüşse göklere çıkarılmıştır. Günümüzdeki dizi ve filmlerden, romanlardan da bunu anlamak mümkün. Bu bir asırdan beri böyle devam ediyor. Bunları yüceltenler de millet düşmanlarıdır. Sanat yol gösterendir ama bizim sanatkârlarımız şarap şişelerinin içinde kaybolmuş. Halkı da öyle görmek istiyor. Tarihe sövmesi lazım ki Nobel ödülü alabilsin.
Sanatın topluma etkisini düşünürsek şu an içinde bulunduğumuz estetik bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Estetik bakış açımızı kaybettik. Akla karayı, iyi ile kötüyü, bayağı ile kaliteliyi birbirinden ayıramayacak hale getirdiler. Eskiden devlet daireleri ve kurumlarında müdürlerin arkasında kızıl kahve baklava dilimli muşamba asılırdı. Belki de bu hâlâ devam ediyor.
Ruhlar beton bloklarda kararıyor Sanatçılık, sanata yatkınlık doğuştan verilen bir kabiliyet midir? Kişi doğru bir eğitimle küçük yaşta sanatçılığa yönlendirilebilir mi?
Sanattan anlamak için küçük yaşlardan itibaren eğitim gerekiyor. Bununla birlikte insanların ruhları beton blokları arasında kararıp gidiyor. Oradan oraya koşturan manasız bakışlarda güzelliğin esamesi okunmuyor. Zevksizlik modernizmin getirdiği bir çirkinlik. Oysa tabiatta her şey uyum içinde. Fakat insan kendi düzenini bozuyor. Sanat, kokteyllere, balolara ve sergilere giden birkaç zenginin tekelinde. Onlar için düzenlenen bir sergiye halkın yüzde doksanı gitmiyor. Eğitimde sanat eksikliğimiz de ortada.
Kaynak: Özlem Doğan, Milat Gazetesi, 15.02.2016.
Fotoğraf Kaynağı: http://www.cafesanat.com/files/2014/03/-sanat-neye-hiztem-eder-.jpg
——————————————————————
İlkokulda öğretmen tabiatla ilgili bir kompozisyon yazmamızı istedi. Ben de öyle coştum, öyle şeyler yazdım ki, kimse bir şey yazamamışken ben 2-3 sayfa yazdım. Benim o kadar yazmama rağmen hoca yazımı okuyamamış diye sıfır vermiş. Ben de sıkıntıdan o hocanın sıfır verdiği yazının üzerine resim yaptım. Yanımdaki güldü. Gülünce hoca geldi beni tekme, tokat dövdü. Bizim okul kışın yıkıldığı için camide ders yapıyorduk. Caminin altında tabut vardı. Hoca beni o tabutun için koydu, üstünü de çaktı, akşama kadar o tabun içinde kaldım. Yukarıdaki bir delikten ancak gün ışığını görebiliyordum. Bunların hepsi, resim yaptım diye! (İstanbul Tasarım Merkezi Seminerinden, 2016).