Bilimdeki son gelişmelerin, kainatın ve insanın yaratılışında tesadüfü ortadan kaldırdığı açıklandı. Kainatın belli bir program içinde oluştuğu ve tesadüfe asla yer olmadığı bildirildi.
Fransız haftalık Paris Match Dergisinin başyazısında, iki bilim adamı tarafından yazılmış olan bir kitabın tanıtımına yer verildi ve yazarlarıyla bir röportaj yapıldı.
Derginin “İnsan, kainatın gayesi midir?” başlığıyla verdiği dört sayfalık yazının girişinde şöyle denildi: “Çağdaş filozoflara göre dünya saçmadır ve insan bu dünyada bir tesadüf sonucu ortaya çıkmıştır. Modern bilim ise bunun tam aksini yani: Kainatın, hayatın (yani insanın) doğması için şekillendirilmiş olduğunu kesinlikle kabul ediyor. Bu görüş ‘Antropik Prensip’ adı altında ele alınmaktadır. Buna göre bir yaratma, bigbang ve bu yaratmanın nihai bir gayesi vardır.”
Modern bilim, big bang’ın (dünyanın yaratılışı öncesindeki ilk büyük patlamanın) belli bir ‘plana’ göre olup olmadığını soruşturuyor. Jacques demaret ile Dominique Lambert adlarındaki iki profesör tarafından kaleme alınan ‘Antropik Prensip’ kitabı, Armand Colin yayınları arasında çıktı. Burada, bu iki profesörün konu ile ilgili verdikleri bilgileri okuyacaksınız:
Dominique Lambert şu uyarıda bulunuyor: “Kitabımızın başında, son yıllarda ortaya çıkan büyük felsefi akımların insan hakkında tutarlı bir görüş ortaya koyamadıklarını hatırlattık. Bu tür akımlar ve bu şekilde fikir ileri süren filozoflar, insan olayı hakkında bir rahatsızlık ve saçmalık duygusuna kapılmaktan kendilerini alıkoyamadılar. Açıklamaları da başarısızlıkla neticelendi. Onlara göre insan, kainatta kör bir şekilde, bir tesadüf eseri ve saçma olarak ortaya çıktı. Meşhur Jean-Paul Sartre, bütün şöhretini, felsefisinin temelini oluşturan ‘hemen hemen hiç’e, Nihilizme ve saçmalığa borçlu değil midir’ Gerçekten de Sartre’nin eserlerindeki kahramanlar, bir mana’dan yoksun dünyayı seyrederken bir bulantı hissi duyarlar. Halbuki modern bilim, bugün dünyanın saçma olmadığı görüşünü benimsiyor ve bu görüşü yayıyor.”
Prof.Dr. Lambert, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Kör tesadüfü ve saçmalığı savunan filozofların aksine, günümüzdeki bilim çevrelerinde, özellikle de kozmolojideki uzmanlar arasında, kainatın oluşumu ve dolayısıyla kaderi konusunda başka görüşler gelişmeye başlamıştır.”
Prof.Dr. Jaques Demaret bunlara şunu ekliyor: “İlim açısından bakıldığında, kainat ile insan arasında sıkı bir bağ vardır. Kainatla insan iç içedir. Mesela, günümüzde kainatın bir balon gibi şişerek habire genişlemekte olduğu biliniyor. Eğer bugün kainat bu kadar genişse, doğumundan bu yana pek çok zaman geçmiş olduğu içindir. Bu süre, asla bir tesadüfün eseri değildir. Hayatın ortaya çıkması ve insanın dünyaya gelmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekiyordu. Demek ki bu süre, hayatın bir şartıdır.”
Prof.Dr. Jaques Demaret, tesadüfün imkansızlığı üzerinde durarak şunları söylüyor: “Eğer yeryüzünde hayatın ortaya çıkışını ihtimal hesaplarına vurursak, bizim var olmamızın kesinlikle imkansız olduğunu görürüz. Trinity College’de Amerikalı Prof. Michael Hart, ihtimal hesabıyla bir canlı organizmanın ortaya çıkmasının kesinlikle imkansız olduğunu ispatlamıştır. Hele böyle canlı bir molekülün binbir bilgiyi taşıyabilmesi, aklın alacağı ve gerçek ilmin kabul edebileceği bir şey değildir. Kısacası tesadüfle bunu açıklamak imkansızdır. Prof. Hart’a göre, yeryüzünde hayatın ihtimal hesaplarına göre doğabilmesi için, o kadar çok milyarlarca yıl ve milyarlarca tesadüfün olması gerekir ki, böylesi bir tesadüf de mucize olacağından, tesadüf kendiliğinden ortadan kalkar.”
Daha sonra iki profesör, bu kainatın ve bu kainat içinde insanın ortaya çıkışının hiçbir şekilde tesadüfe bağlanamayacağını, çünkü ilmin buna izin vermediğini söylediler. “Elinizdeki madeni parayı bir milyon kere havaya atacaksınız ve bu para bir milyon kere aynı şekilde tura olarak düşecek. Eğer böyle bir şeye imkan varsa, tesadüfe de imkan belki olur” diyen profesörler, ilmin haddini aşarak tesadüfü savunamayacağını belirttiler.
İki bilim adamı son olarak şu açıklamada bulundular: “Bilim, olayların niçinleri üzerinde değil, sadece nasılları üzerinde durur. Bizler bilim adamıyız. En küçük varlıktan en büyük varlığa, atomdan yıldızlara kadar bütün kainat çok mükemmel bir düzen, harikulade bir sistem içinde bulunuyor. Üstelik bu kainatın akıl almaz gerçekleri her geçen gün daha da artıyor. Onun için biz bu kainata ‘antropik evren’ demeyi daha uygun görüyoruz. Çünkü bu kainatın bir gayesi var. O gaye de hayatı ve insanı ortaya çıkarmıştır. İşte biz burada duruyoruz.
Bundan sonra ise metafizik başlıyor. Bununla beraber bilim bilinmezinin kıyısında dilsiz ve ağızsız durmaz. O yüzden bizler, ‘kainatın fiziki yapısı hayat ve insanı netice verecek şekilde yaratılmıştır’ dediğimizde, kainat bir anda saçma olmaktan kurtulur ve o andan itibaren derin bir mana kazanır. Ve işte bizler, insan olarak bu derin mananın anahtarlarından biriyiz.”
.
Kaynak: Cemal Aydın, Zafer Derg., Mayıs 1996, sayı: 233, s. 28-29.