İlk Zırhı Davud Nebi mi Yaptı?
“Ve biz ona, sizi korku ve zilletten kahredecek her belaya karşı koruyacak (manevi) savunma araçlarını geliştirmeyi öğrettik.” (Enbiya [21] 80).
Bu ayet ile, MÖ 1000’lerde yaşayan Hz. Davud’un ilk zırhı yaptığı anlaşılmıştır. Ayetteki Lebus لَبُوسٍ giysi manasındaki libas ile aynı köktendir (Razi). Ebu Ubeyde bu kelimenin Arap dilinde “tüm silahlar için” kullanıldığını söyler ve Taberi de isim vermeden bu görüşe aynen katılır. Fakat tefsir geleneğinde sadece Katade’nin yorumuna dayanarak “zırh” anlamı şöhret bulmuş ve yine Katade’ye ait “Hz. Davud demir zincirlerden örülü zırhı ilk yapan kişiydi” yorumu standart yorum haline gelmiştir. Tarihi veriler Hz. Davud’dan çok önceleri zırh yapımının bilindiğini göstermektedir. Buradaki lebusun anlam alanı, A’raf [7] 26’daki libasu’t-takva (takva elbisesi) terkibindeki libas ile örtüşür. Buna göre ayet, Allah’ın Davud’a, müminlerini hem birbirlerine karşı duydukları korkudan, hem de bilinmeyene karşı duydukları güdüsel korkulardan korunma yöntemini öğrettiğini ifade eder (Esed / Mustafa İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, 613 (dipnot 82).
Yine Sebe [34] 10’daki hadid (demir) kelimesi, “onun için demiri yumuşattık” olarak anlaşılmıştır. Oysaki Kaf [50] 22’deki “bakışın bugün daha keskin” derken hadid burada mecazi anlamıyla kullanılır. Geleneksel tefsirin lafzi anlamda aldığı hadid kelimesi, Arap dilinde mecazen “sert mizaç, keskin tavır” için kullanılır. Türkçe’ye de geçmiş olan hiddet aynı anlama gelir (Lisan, Tac, Esas). 11. ayetteki Serd, “bir bütünü oluşturan parçaların birbiriyle uyumu ilişkisi” alamına gelir (Lisan). Bu ibare “zırh imali” gibi zanaatla ilgili maddi bir içeriğe sahip olmaktan daha çok (aynı durum Enbiya [21] 80 için de geçerlidir), vahyin eksenini oluşturan ahlaki davranış kalıplarıyla ilgili manevi bir içeriğe sahip olsa gerektir. Hemen ardından gelen “salih amel” talimatı da bunu teyit etmektedir. Ayetin sonu, dengeli yaşama çağırısıdır:
“…Biz ondaki bütün katılığı ve sertliği yumuşattık.”
(Mustafa İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, 817 (dipnot 15, 16).