İsim Verirken Mutlaka Kuran’dan mı Seçmek Gerekir?
İsim, Bir Çocuğun Kimliğidir
İsim, bir kişinin bütünleştiği bir “simge”dir. Toplum tarafından küçümsenen, alaya alınan isimler o isme sahip kişiler üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir (mesela Şaban ismi). Bu tür isimlere sahip olanlar, adları sorulduğu zaman pek söylemek istemezler.Bunun yanında gizemli, çekici isimler de vardır. Bu nedenle kişiye verilen ismin anlamı ve çağrışımı çok önemlidir. Bunun gibi örneğin bir Türk ismini duyduğumuzda ilk aklımıza gelen o kişinin Müslüman olduğudur. Oysaki gayri müslimler de pekala Türk isimlerini kullanmaktadırlar. Yine aynı şekilde yabancı bir isim duyduğumuzda hemen kişinin pek Müslümanlıkla ilgisinin olmadığını düşünebiliriz. Halbuki bizim alıştığımızın dışında bolca örnek de mevcuttur. Yine zannımızın aksine, İslam’a girenlerin ismini de değiştirmesi gerekmiyor. Kişinin ismi güzel bir anlam taşıyor, hem de itikadî yönden bir mahzur taşımıyorsa değiştirilmesi gerekmez.
Eski Türklerde İsim Verme
Türklerin İslâmiyet’i kabulünden önce animist (ruhçu) inançta olmalarının etkisi ile başlangıçtaki Türk isimleri de yırtıcı hayvan, yırtıcı kuş ve dış tesirlere dayanıklı maddelerden seçilmiş, genelde çocuklara Bozkurt, Arslan, Şahin, Doğan, Timur (Demir), Kaya ve Gökhan gibi adlar verilmiştir (Özgül Aras, “Ad Koyma,” Diyanet İslam Ansiklopedisi, I, 332). Eski Türkler yine Şamanizm etkisiyle sert tabiat unsurlarını erkeklere (Volkan, Nehir, Dağ), yumuşaklarını ise kızlara isim olarak vermişler (Meltem). Gök Tanrı inancının yansıması olarak Güneş, Ay, Yıldız gibi isimler yanında Gökşin, Gökberk, Gökhan, Gökay gibi isimler de çokça verilmiştir.
İsim Verirken Mutlaka Kur’an’dan mı Vermek Gerekir?
Verilecek ismin mutlaka Kur’an’da geçmesi gibi bir şart yoktur. Yoksa bu kurala en başta Rasulullah muhalefet etmiş olurdu. Çünkü onun kızının ismi olan Fâtıma, Kur’an’da geçmemektedir. Fakat ne yazık ki toplumda isim verirken mutlaka Kur’an’da vermek gerekir şeklinde bir inanış mevcut olduğu için bazı anlamsız isimler sırf bu gerekçeyle verilmiştir: Aleyna (Üzerimize), Ünzile (İndirildi), Ecrin (Ücret). Yine göbek ismi vermek de bir gelenektir (Prof.Dr. Süleyman Ateş, “Kulağa İsim Okumak Bir Gelenektir,” Vatan Gzt., 05 Aralık 2007).
Allah’ın İsimlerini İnsanlara Vermek
Allah’ın isimleri aynı zamanda O’nun sıfatlarıdır. Bu nedenle sadece O’na ait olan zâti (kendine ait) sıfatları kullanamayız. Bu tür isimleri insanlarda kullanmak için önüne ‘abd (kul)‘ ilavesi getirilir: Abdullah, Abdül-Hadi, Abdür-Rezzak… İhlas suresinden bildiğimiz Allah’ın “Samed” ismini tek başına bir insana vermek uygun olmayabilir. Çünkü Samed, “ihtiyaçlarını gidermesi için herkesin başvurduğu, yaratılmışlara özgü acizlik ve ihtiyaçtan münezzeh ebedî ve bâkī yüce varlık.” anlamındadır. Bu nedenle bu ismin önüne “abd” getirilerek, yani “Abdü’s-Samed” şeklinde kullanmak daha uygundur. Yine Yüce Allah’a özgü bir isim ve sıfat olan Rahman’ı (Kur’an, İsra [17] 110) da “Abdu’r-Rahman” şeklinde kullanmak gerekir.
Bunun gibi inanç açısından sakıncalı olabilen isimleri vermekten kaçınmakta fayda vardır. Örneğin Sanem (Put), Bade (Şarap, içki). Yine meleklerin cinsiyeti olmamasına karşın, “Melek” ismi hep kızlara verilir, erkeklere hiç verilmez. Aynı şekilde “İsrafil, Cebrail” adında bayan ismi de neredeyse hiç yoktur! Bunların hepsi, kültürle alakalı meselelerdir.
Kezban ismi Farsça’da ev hanımı, hanım efendi demektir. Fakat bu isim ne yazık ki hiç alakası olmadığı halde Arapça’daki yalancı ile karıştırıldığı için kötü olarak görülmüştür.
Etrafınızdan isimlerle ile ilgili birçok şey duyabilir, internetten de bir hayli şey okuyabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki bu bilgilerin bazılarının bilimsel temeli yoktur. İsim konusunda Türk Dil Kurumu’nun “Kişi Adları Sözlüğü”nden yararlanarak daha tutarlı ve bilimsel bilgiler edinebilirsiniz.
Rasulullah’ın Değiştirdiği İsimler
Rasulullah anlamı olumsuz ve kötü olan (Mesela Âsiye, Harb, Mürre [Acı], Arsam [Merhametsizlik], Atele [Şiddet, sertlik], Şihab [Alev, ateş]) isimleri değiştirmiştir (Tirmizi, Edeb 66 (2841); Ebu Davud, Edeb 70). Ama Rasulullah, coğrafi özellik taşıyan isimleri olduğu gibi bıraktı: Selman-ı Farisi, Süheyl-i Rumi, Bilal-i Habeşi. Hatta Meryem’in Hıristiyan kültüründe bozulmuş şekli olan Marya ismine de dokunmadı. Bilindiği gibi Rasulullah’ın bir eşinin ismi de Mariye (Marya) idi ve Mısır’lıydı.
Osmanlılarda İsim Verme Geleneği
Osmanlılarda çocuklara, Rasulullah’a olan sevgideki hassasiyetten dolayı Muhammed ismi yerine Mehmed ismi verilmiştir. Çünkü çocuğun ismi Muhammed olduğu zaman ona kızgınlıktan dolayı kötü sözler söylenirse, bunun Rasulullah’a karşı da bir saygısızlık olabileceği düşünülmüştür. Zaten Arapçada Muhammed ile Mehmed isimlerinin harfleri aynıdır.
Tek fark, harekelerdedir. Osmanlılarda kız isimleri genelde hep çiçek ismi olarak verilmiştir (Nergis, Gül, Demet, Menekşe…). Erkek isimleri ise genellikle çocuğun doğduğu zaman göre verilirmiş:
Mevlit Kandili: Mevlüt, Mevlüde. Üç Aylar: Recep, Şaban, Ramazan. Miraç Kandili: Miraç Berat Kandili: Berat. Kadir gecesi: Kadir, Kadriye. Ramazan bayramı: Bayram. Hac Zamanı ve Kurban Bayramı: Hacer, Sare, İbrahim, İsmail. Muharrem Ayı: Muharrem, Hüseyin, Nuh. Safer ayı: Safer. Şevval ayı: Şevval.
İsim verme konusunda son olarak şunları hatırlatmakta fayda vardır:
Çocuğa tek isim verdiğinizde, aynı ismi taşıyan başkalarla karıştırılabilir. Bu nedenle iki isim vermek daha uygundur. Bunun önemini anlamak için lütfen Facebook’a girin ve vermeyi düşündüğünüz ismi bir tarattırın ve o ismin şu an kaç kişi tarafından kullanıldığını kendiniz görün 🙂 Yine isim verirken bazen erkekler kendi istedikleri ismi dayatabiliyorlar. Oysaki empati yapmak gerekir. Acaba kendisi, eşinin yerinde olsaydı neler hissederdi? Eşiniz de gayet haklı olarak bir isim vermek isteyebilir. Bu nedenle hazır çocuğa iki isim vermişken bir ismi erkek, diğer ismi de kadın seçmeli. Böylece hem çocuğun iki ismi olur, hem de ailenin iki ferdinin de isteği olmuş olur.
Katkılarından dolayı M. Salim Arpağ’a teşekkürler.
1 Comments
çok güzel kardeşim eline fikrine sağlık devamını bekliyoruz Allah razı olsun