Prof.Dr. Hüseyin Atay
Türkçe’de olmayan, ama dillerinde olan ve hele Arapça’da daha geniş bir şekilde kullanılan dilin özelliklerinden biri de canlılarda olan dişilik ve erkeklik gibi cinsiyet farkı her kelimede öyle kullanılır ki, cansız varlıkların isimlerine varıncaya kadar dilde yaygın bir kullanım ve kuraldır (s. 26). Kur’an’ın uyguladığı ilkelerden biri de “tekabuliyet ilkesi” yani karşılıklı iki cinsten ve varlıktan birine verilen hüküm ötekine de ait olduğu esasıdır. Kur’an’da kadınlara ait hükümler, onların kadınlıklarından dolayı olmayıp insanlıklarından dolayı ise o hüküm erkeğe de aittir. Erkeğe verilen bir hüküm, erkekliğinden dolayı değil de, insanlığından dolayı ise o hüküm kadına da aittir (s. 21). Kur’an’da erkek kipiyle gelen namaz, oruç, hac ve diğer dinî emir ve yasaklar bu ilkeye göre kadınlara da aittir (s. 22). Bu kural, bir örnekle kolayca anlaşılabilir: Kur’an’da “Ey kadınlar! Konuşmalarınızda bayağılaşmayın, dürüst, ciddî, saygıdeğer sözlerle konuşun.” (Ahzab 32). Bu ayette kadınların seslerinin yasaklanmadığı ancak, bayağı, âdî ve tahrik edici, kadınlığı pazarlayacak gibi söz söylemeleri yasaklanmıştır. Doğru, ciddî, şerefli ve tabii sesleriyle (maruf) konuşmaları emredilmiştir. Bundan da anlaşılmalıdır ki, kadını sesi normal biçimde asla yasak değildir. Kadınlığını pazarlayacak şekilde ses tonunu cezbedici bir suretle alçaltıp konuşması, içinde fitne, fesat bulunanları yoldan çıkarabilir.
Kur’an’ın ahlak kuralı budur. Kadınların sesleri ve ses tonları ile ilgili bu ayet erkeklere de aittir. Bu tekabüliyet kuralına göredir. Erkekler de bayağı ve adi sözlerle kadınları kışkırtmaları ve kandırmaları, zihinlerini çelmeleri de yasaklanmıştır. Onların da doğru dürüst, ciddi ve tabii sesleri ile konuşmaları buradaki emre girer (s. 74-75).
Kaynak: Prof.Dr. Hüseyin Atay, Kur’an’a Göre Araştırmalar I-III, Atay Yay., Ankara 1997.