Prof. Dr. Mehmet Soysaldı
Haniflerde Namaz:
Kaynaklarda yer alan bazı haberlerden, Câhiliye döneminde Hanifliğe mensup bazı kimselerin namaz kıldıklarını öğrenmekteyiz. İbn Habib ve Müslim’in kaydettiklerine göre, Ebû Zer ile Kus b.Sâide câhiliye döneminde namaz kılan kimseler arasında yer almaktaydı (İbn Habib, Ebu Ca’fer Muhammed, Kitabu’l-Muhabber, Beyrut, bty, s. 171-172; Müslim, IV, 1920).
Kur’an-ı Kerim’in çeşitli âyetlerinde Hz.İbrahim ve İsmail’in namaz kıldıkları ve kendilerine tabî olan kimselere namaz kılmayı emrettikleri bildirilmektedir (Bkz. Bakara 125; İbrahim 37; Meryem 54-55).
Yine Kur’an-ı Kerim, Hz.İbrahim’in;
“Rabb’im, beni ve zürriyetimden bir kısmını namazı kılanlardan eyle!; Rabb’imiz, duamı kabul buyur!” (İbrahim 40) diye duâ ettiğini haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan,”Bir zamanlar İbrahim’e Beyt (Kâbe’n)in yerini açıklamış (ve ona şöyle emretmiş)tik: ‘Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve tavaf edenler, ayakta duranlar, rükû ve secde edenler için evimi temizle” (Hac 26) âyeti, Hz. İbrahim’in namazının, kıyam, rükû’ ve secde rükünlerini hâiz olduğuna işaret etmektedir.
Hz.İbrahim’in dininde namaz ibâdetinin mevcut olduğunu sözlü Yahudi rivayetlerinden de anlamaktayız. Talmud’da, Hz.İbrahim’in sabahları erken kalktığı, şafak vaktinde Allah’a ibâdet ettiği, yahudilerin “Şaharit” ibadetinin Hz. İbrahim’den kaldığı kaydedilmiştir (Şaban Kuzgun, Hz. İbrahim ve Haniflik, Ankara 1985, s. 176-177).
İslâmî kaynaklarda yer alan bazı rivayetler de bu konuya ışık tutmaktadır. Ezrakî’nin kaydettiği bir rivayete göre Hz. İbrahim, Makam-ı İbrahim’i kıble edinmiş, kapı yönünden oraya doğru namaz kılmıştır, Hz.İsmail de aynı uygulamayı devam ettirmiştir (Ezraki, Ebu’l-Velid Muhammed b. Abdillah, Ahbaru Mekke ve Ma Cae fiha mine’l-Asar, (Tah: Rüşdi es-Salih Melhas Mekke 1399; Kabe ve Mekke Tarihi, çev. Y.Vehbi Yavuz, İstanbul 1974, II, 30). Yine Hz.İbrahim ve İsmail, dört bir yandan gelen mü’minlerle birlikte, Zilhicce’nin sekizinci günü (Terviye Günü) Mina’ya gelerek, cemaat halinde öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılmışlardır. Geceyi orada geçirdikten sonra, sabah namazını kılıp erkenden Arafat’a çıkmışlar, orada öğle ve ikindiyi cem etmişler (birleştirerek kılmışlar), güneşin batmasından sonra Müzdelife’ye gelmişler, orada da akşam ve yatsı namazını cem etmişler ve geceyi orada geçirmişlerdir. Yine Müzdelife’de sabah namazını kıldıktan sonra, cemreyi taşlamışlardır. Kaydedildiğine göre Hz. İbrahim’e bu uygulamayı Cebrail (a.s) öğretmiştir (İbn İshak, Muhammed, es-Siretu’n-Nebeviyye, (Tah: M. Hamidullah), Konya 1401, s. 79-80; et-Taberi, Tarihu’l-Ümem ve’l-Muluk, I, 262). Daha sonra Allah (c.c.) Hz.Peygambere, Hz.İbrahim’in bu uygulamasına uymasını emretmiştir (Nahl 123). Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib’in Kabe’nin Hz.İbrahim tarafından kıble olarak tesis edildiğini bildiği (Wensick, A.J., Kıble Maddesi, İslam Ansiklopedisi, M.E.B. Yay., VI, 667), Zeyd b.Amr’ın da câhiliye döneminde kıbleye yönelip, “İlâhım, İbrahim’in İlâhıdır, dinim de İbrahim’in dinidir” diyerek secdeye kapandığı kaydedilmektedir (İbn Habib, age, s. 171; Ayni, Bedrüddin Ebu Muhammed Mahmud bin Ahmed, Umdetü’l-Kari li Şerhi Sahihi Buhari, Beyrut bty, XVI, 285). Bu ve benzeri haberler, namazla ilgili bazı izlerin, Hz.İbrahim devrinden Câhiliye devrine intikal ettiğini göstermektedir (Ateş, A.Osman, Sünnetin Kabul ve Reddettiği Cahiliye ve Ehl-i Kitab Örf ve Adetleri, basılmamış doktora tezi, İzmir 1989, s. 19-32).
Müşrik Araplarda Namaz:
…
Kur’an-ı Kerim’de yer alan:
“Onların Beyt(tullah) yanındaki namazları da, ıslık çalmadan ve el çırpmaktan başka bir şey değildi…” (Enfal 35) âyeti câhiliye döneminde müşrik Arapların namaza yabancı olmadıklarını göstermektedir. Nitekim bu dönemde müşrikler, erkek-kadın, açık-saçık el ele tutuşur, Kabe’nin etrafında dolaşırlar ve ıslık çalıp el çırparlardı. Böylece, ibâdet ediyoruz diye çalar, oynar ve yaptıklarını alkışlarlardı. Hz. Peygamber Kabe’ye gelip namaz kılmak ya da Kur’an okumak istediği zaman, çoğu zaman böyle âyin yapmakta ileri giderler, kendileri de namaz kılıyor ve duâ ediyorlarmış gibi gösteri ve gürültü yaparlar, bunu kendilerine bir ibâdet sayarlardı (Elmalı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neşr., bty, IV, 2400).
…
Câhiliye devri Araplarında namazın bilindiği, ölüye de namaz kıldıkları rivayet edilir. Ölünün kabri başında durur onun iyiliklerini, güzel işlerini anar ve hüzün gösterirlerdi. Bu işe de “as-Salâh” (namaz) derlerdi. İslam bu namaza ve benzeri dinî geleneklere da’vâ’l-câhiliyyeh (câhiliyye duası) demiştir (Kastallani, İrşadu’s-Sari li şerhi Sahihi’l-Buhari, 406). Bu namaz, İslam’daki cenaze namazından farklı olsa da yine de namazdır.
Yine Câhiliye döneminde Ka’b b.Lüey’in Kureyşlileri cuma günü toplayıp, içinde bir de hutbe kısmı bulunan haftalık bir ibâdet yaparlardı. Bu güne cuma, maruzat (açıklama), Yevmü’l-Arûbe (Araplık Günü) denilmekteydi (Ateş, A.Osman, Sünnetin Kabul ve Reddettiği Cahiliye ve Ehl-i Kitab Örf ve Adetleri, basılmamış doktora tezi, İzmir 1989, 37-38).
Netice olarak diyebiliriz ki, İslam’dan önce Câhiliye döneminde Araplarda namaz diye bir ibâdet vardı. Ancak müşriklerin kıldığı namaz, ruhtan yoksun, huzur ve edebden uzak, düzensiz bir ibâdet şekli idi. Ve onlar, bu ibâdeti sırf Allah için değil, Allah ile beraber O’nun ortakları, kızları kabul ettikleri melekler için yaparlardı. İşte İslam’da ibâdet sırf Allah’a yöneltilmiş ve tevhide aykırı olan herşey ibâdetten uzaklaştırılmıştır.
.
Kaynak: Mehmet Soysaldı, Kur’an ve Sünnet Işığında İbadet Tarihi, TDV Yay., Ankara 1997, s. 26-33.
2 Comments
arkadaşlar namazın yararları saymakla bitmz.namaza başladktan sonra birdaha bırakamaz.rüyamda ahireti ve kıyametin koptuğunu gördüm ozaman kadar hiç namaz kılmamştm ve rüyamda o kadar telaşlanmıştm ki hemen secdeye durdum fakat kılmayı bilmiyordum o anki dehşeti anlatamam bile ozaman dan sonra namaza başladm ve bidaha bırakamadm allah herkese böle bişey göndersn yada aklımızı başımıza toplayalım ki öbür dünyaya ve allaha hesap werecek yüzümüz olabilsiin .allah herkesin ibadetlerini kabul eylesin
ALLAHTAN BAŞKA KİMSEMİZ YOK ALLAHIM YARDIM ET