Doç.Dr. Bahriye Üçok
Emevi İmparatorluğu ile Abbasi imparatorluğu döneminde kadınların sosyal durumu birbirinden hemen hemen farksızdır. Kadınlar Halife Kadir (991-1031) devrine kadar oldukça serbest iken bu halife devrinde erkeklerden büsbütün ayrı yaşamak zorunda bırakılmış, hareme itilmiş olduklarından İslam dünyasının gelişmesi büyük çapta engellenmiştir (Emir Ali, Musavver Tarih-i İslam (M. Rauf çevirisi), İstanbul 1329, II, 468). Halbuki Abbas halifelerinin ikinci olan Mansur zamanında (754-775) amcasının iki kızı Bizans savaşına katılmış, Harunü’r-Reşid zamanında ise (786-809) kadınların savaşta birliklere kumanda etmeleri yadırganmamıştır. Halife Muktedir (908-932), Divanü’l-Mezalim başkanlığına bir kadını atamış, kendi annesinin yüksek devlet adamları ile konuşup elçileri huzuruna kabul etmesine ses çıkarmamıştır. Mütevekkil devrine (847-861) kadar zengin ve bilgili kadınlar evlerinde faydalı toplantılar ve suvareler tertiplerdi. Harunü’r-Reşid devrindeki şair kadınlar şiir yarışmalarına katılarak dinleyicileri hem olgunluk, hem sanat, hem de güzellikleriyle adeta büyülerlerdi (Emir Ali, Musavver Tarih-i İslam (M. Rauf çevirisi), İstanbul 1329, II, 469) [s.155-156]. İslam tarihinin ana kaynakları iyice araştırıldığı zaman, İslam’ın ilkçağında Müslüman kadınların kendilerine tanınmış olan haklardan rahatça faydalandıkları açıkça görülür. Bu devir kadınları sonraki yüzyıllarda Müslüman kadınlarından daha serbest, ama daha dindar bir yaşantı içindeydiler. Bir örnek vermek gerekirse: Güzellik, asalet ve erdemiyle devrinde ün kazanmış olan Kerbela şehidi Hz. Hüseyin’in kızı Seyide Sekine’nin evini kadın erkek herkese açtığını, şair ve fakihlerin orada sanat ve bilim üzerine sohbetlerde bulunduklarını söylemek gerekir. Ashabın ileri gelenlerinden Talha bin Ubdeydullah’ın kızı Ayşe de devrin ünlü kadınlarındandı. Hem eski Arap tarihi, hem de kozmografya bilgisi, kendisini tanıyanları hayrette bırakacak bir ölçüdeydi. Zamanının en güzel ve en akıllı kadını diye tanıtılan Talha’nın kızı Ayşe asla yüzünü örtmezdi. Okçular onun etrafında yarışmalar yaparlar, başarı gösterenlere o, ödüller dağıtırdı. Üstün meziyetlerle süslü bu iki kadının ikisi de Medine’de yaşamışlardı. Yine bu çağda Arapların en büyük kadın şairi Hansa gibi çölde ciddiyet ve ağır başlılıklarıyla tanınan birkaç Arap kadını vardı ki, kadınlı erkekli toplantılar yaparlardı; bu toplantılarda şiirler okunur, sonra bunlar tartışılırdı. Ereklerden birinin en küçük münasebetsizliği görüldüğünde onu bir daha toplantıya gelmesi engellenirdi [s. 156]. Hac farzını yerine getiren kadın ve erkekler Süleyman bin Abdülmelik’in zamanına kadar birlikte haccederken Halid Kasri‘nin Mekke valiliği zamanında Arap şairlerinden birinin “Hac mevsimi ne hoş ! Kabe ne hoş bir mescid! Hacer-i Esved’e el uzattığımız zaman kadınlarla sıkışıp kalmak ne hoş” anlamında bir şiir söylemesi üzerine Halid kadınlar ile erkekleri ayrı ayrı tavaf etmeye mecbur tutmuştu (Corci Zeydan, Medeniyet-i İslamiye Tarihi (Zeka Meğamiz çevirisi), İstanbul 1328-1330, V, 102) [s. 157-158].
Kaynak: Bahriye Üçok, İslam Tarihi Emeviler-Abbasiler, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1979.