Martina Yasemin-Rabia Frickel sıradan bir Alman vatandaşıyken tanıştığı bir Türk vatandaşı sayesinde İslamiyetle tanıştı. Tanıştıkça sevdi, sevdikçe daha da bağlandı. Sırf Müslüman olduğu için çalıştığı yerde baskı ve zulüm gördü. Buna rağmen pes etmedi. Alkolü ve sigarayı bıraktı. İslam’a sımsıkı sarıldı. Onun bu kararlı ve inançlı duruşu kızını da etkiledi. Kısa bir süre sonra kızı da Müslüman oldu. Şimdi birlikte İslam’ı tebliğ ediyorlar. Rabia Frickel hayatını ve yaşadığı değişimi arkadaşımız Ferhat Açıl’a anlattı.
İslam ile nasıl tanıştınız? Bundan 14 yıl önce Türkiye’de bir beyle tanıştım. Bu beyle tanıştıktan sonra Türkiye’ye sık sık ziyaretlerim oldu. Bu beyle daha yakından tanışmak istiyordum. Türkiye’ye bu ziyaretlerimden sonra bu beyle evlenmeye karar verdim. Ben Almanya’da, evlendiğim bey de Türkiye’de yaşıyordu. Uzaktan bir evlilik yaşmayacağımıza göre, artık bir şey kesindi o artık Almanya ya gelmeliydi. Onu tanıdığım ilk aylarda Türk geleneği hakkında daha ayrıntılı bilgi edinebilmek için Almanya’da bir danışma merkezine gittim. Bana danışmanlık yapan beyle her şeyi açıkça konuşabiliyordum. Ankara ya gitmeden bir gün önce tekrar evlenmeyi düşündüğüm beyle telefonda görüştüğümde bana şöyle bir soru sordu, “bir hoca gelebilir mi?” Bunun üzerine bende tekrar danışma merkezini arayarak oradaki beyle bu konuyu görüştüm. “Hoca gelince ne olacak?” diye sordum. Oradaki bey de, “ Hocanın gelmesinden bir sakınca olmadığını” söyledi. Ankara ya geldiğimde etrafımda bir sürü insan buldum herkes çok sıcakkanlıydı. Hiç kimseyi tanımıyordum ve bu benim için çok fazlaydı. Çok yoğun bir ilgiyle karşılandım. Alman bir gelin geliyor çünkü küçük bir kız çocuğu gelip hep bana saçına dokunabilir miyim diye soruyordu. Bir gün kalktım sabahtan kahvaltıyı ben hazırlamak istedim. Camın önünde bütün komşular birikmiş beni seyrediyorlardı. Almanyalılar nasıl kahvaltı hazırlıyor diye. Ve hoca geldi. Hoca eşimin arkadaşıydı, askerde tanışmışlar. Daha önce normalde hoca nikâh kıymadan önce eşlerle birlikte İslamiyet hakkında uzun uzun konuşurmuş ama bu sefer buna gerek duymamış; çünkü Ramazan beyi tanıyormuş. Ramazan Bey’in de kendisi gibi düşünen bir eş seçeceğinden emin olduğu için İslamiyet hakkında konuşmayı düşünmemiş. Hoca gelmeden bir akşam önce eşime sormuştum, hoca gelince ne olacak, diye. Bir cümle söyleyeceksin ona dedi ve o cümlede Allah’ın bir olduğunu ve Hz. Muhammed’in de O’nun elçisi olduğunu söyleyeceksin. Ben zaten Allah’ın bir olduğuna inanıyorum ama Muhammed’i tanımıyorum hiç, dedim. Sonra o da bana Hz. Muhammed hakkında anlattı. Tabi hayatımın geri kalan kısmını onunla geçireceğim için ona güvendim. Kelime-i şahadeti küçük bir kâğıda yazdı ve o gece ezberlemeye çalıştım ama beceremedim. O gece ezberleyemedim çok zordu benim için. Nikah günü herkes geldi, çok kalabalıktı, yemekler yapıldı ve ben kelime-i şahadeti okudum. Yüzükleri taktık, kurdele kesildi, eşimin annesi ağladı. Ve daha sonra resmi nikah oldu ve de birkaç ay sonra eşim Almanya’ya geldi.
İslam’da en fazla etkilendiğiniz şey ne oldu? Hayatın bir gayesi olduğu beni çok etkiledi, her soruya cevap bulmam beni çok etkiledi. Sonsuz hayata olan sevinç ona olan özlem beni etkiledi. Ahiret düşüncesi etkiledi. Aslında bu Hıristiyanlıkta da öğrendiğim şeydi; yani cehennemin olması cennetin olması, ama onu kalbime alamamıştım, ona bu kadar iman etmemiştim. Müslümanlar sadece kazançlı olanlardır. Eskiden birçok nesnenin arasında yaşarken hiçbir şeyden memnun olmuyordum. O gün içerisinde yaşadığım nesnelerin bugün hayatımda olmadığını görüyorum; ama bugün hayatımdan çok daha memnun olduğumu hissediyorum. Önceden Mercedes kullanıyordum; inanmayacaksınız ama şimdi motosiklet kullanıyorum.
İslam’la birlikte hayatınızda neler değişti? Her şey. Sürekli değişim içindeyim. Ben ne bir yıl önceki insanım ne de iki yıl önceki insan, sürekli değiştiğimi fark ediyorum. Çok alkol kullanıyordum, çok sigara içiyordum. Sanırım cehenneme götürebilecek olan her şeyi yapıyordum. Şimdi hepsini bıraktım. Tabi ki yaptığım iyi şeyler de vardı; ama hiçbirinin bir anlamı yoktu.
İslamiyet’i kabulünüzde çevrenizden ne gibi tepkiler aldınız? Şunu bilmenizi isterim ki nikâhla beraber Müslüman olduğunun farkında değildim. Kelime-i şahadetin sadece nikâh kıyılırken bir akit olarak kabul edildiğini sanıyordum. Hıristiyanlarda vardır; iyi ve kötü günde, ta ki ölüm bizi ayırana kadar gibi. Evlendikten 6 ay sonra ancak kelime-i şahadet getirerek Müslüman olduğumu öğrendim. Evde yalnızdım, eşim Ankara’daydı, kitap okuyordum ve okuduğum kitabı kapattıktan sonra ben de Müslüman olmak istiyorum dedim. Eşim tekrar Almanya’ya dönünce ona soracaktım, ben nasıl Müslüman olurum diyecektim. Birkaç sayfa çevirdikten sonra Müslüman olmak için kelime-i şahadetin getirileceğini okudum, çok heyecanlandım, hemen fırladım, nikâhta okuduğum kâğıdı aramaya başladım.
Aileniz tepki gösterdi mi? Babam en başından beri biliyordu Müslüman olduğumu ve o hemen kabul etti. Çok ilgilendi İslamiyet’le. Daha nikâhtan önce bile bir Türk’le evleneceğimi duyduğunda hemen bir Almanca meal almamı bana tavsiye etti. Beni ilk başörtüyle gördüğünde şaşırdı ama ben babama gittiğimde örtümü çıkarıyordum; ama her namaz kılmak için tekrar örtümü giyindiğimde evden gideceğimi sanıyordu ve hep soruyordu “şimdi nereye gidiyorsun” diye. Babamın yaklaşımı çok olumlu oldu ve şunu söyledi “ben senin bir başörtü ile değişmeyeceğini sanmıştım ama sen tamamen değiştin, 180 derece döndün”. Kızım yanımda yaşamıyordu, yetişkindi. Bu konuyu ancak 2 sene sonra ayrıntılı bir şekilde konuştuk. İlk başta tesettürüm yoktu ve ancak iki sene sonra kızımla İslamiyet hakkında konuşmaya başladığımda, “anne ben zaten senin değiştiğini fark etmiştim” dedi. Daha sonra kızımla yakınlaşmaya ve gittiğim sohbetlere onu da götürmeye başladım. Bir buçuk yıl sonra o da İslamiyet’e geçti. O da örtündü geçenlerde.
İş yerinde bir sıkıntı yaşadınız mı? En büyük sorun ise iş yerinde oldu. İşe başladığımda Müslüman değildim. İşe başladıktan birkaç ay sonra patronum benden o kadar memnundu ki, hemen benimle 10 yıllık bir iş sözleşmesi yaptı. Bu kadar bana yakın olduğu halde işten çıkarırken bana geri kalan hayatımda başarılar bile dilemedi. Bunu hiç kabullenemedi. İş yerinin hiçbir eğlencelerine artık katılmıyor, hiçbir gıybet ortamında bulunmuyordum. Onlarla beraber kadeh tokuşturmuyordum ve bütün bunları kabullenemiyordum. Tamamen dışlanan biriydim iş yerinde, depresyondan dolayı iş yerinden doktor raporuyla ayrılmak zorunda kaldım. .
Kaynak: Ferhat Açıl, Özgün Duruş Gaz., 4 Temmuz 2011.