Bir Hac mevsiminde İngiliz radyo kuruluşu BBC, bir programında Haccı konu almış ve bu hususta görüşmeler yapıyordu. Radyo spikeri, programa konuk ettiği bir Müslümana şu soruyu sordu: “Siz Müslümanlar, dünyanın dört bir yanından gelen, farklı farklı renklerde ve dillerde insanın Hac vesilesiyle birbiriyle kaynaştığını, dil ve ırk farkının ortadan kalktığını söylüyorsunuz. Bu nasıl olur? Hiçbiriniz aynı dili konuşmadığınız halde birbirinizle anlaşıp kaynaştığınızı, din bağınızı kuvvetlendirdiğinizi nasıl söylersiniz?” Konuk Müslüman’ın verdiği cevap, dil farklılığının görünüşte, ama Rabbani dilin esas olduğunu çok veciz biçimde ortaya koyuyordu: “Bakın, hepimiz ayrı dilleri konuşuyor olabiliriz, ama aynı safta namaza durduğumuzda veya Kabe’yi omuz omuza tavaf ettiğimizde, hepimiz aynı Yaratıcı’nın kulu olduğumuzu ve buraya da O’na bağlılığımızı tazelemek için geldiğimizi biliyoruz. Bunun için mutlaka aynı milli dili konuşmaya ihtiyaç yok. Hepimizin kelimesi kelimesine aynı biçimde okuduğu Kur’an ve dualar aramızda, hiçbir dilin erişemeyeceği bir bağlılık ve kardeşlik meydana getirmektedir.
.
Kaynak: Zafer Derg., Ocak 1997, sayı: 253, s. 9.