Arkadaşları yoldan geçen kervanları soyarlar, ele geçirdikleri malların hepsini getirip, Fudayl bin İyâd’a teslim ederlerdi. O da getirilen malları arkadaşlarına taksim ederdi.
Hayret edilecek bir husus ki, eşkıyâlık yaptığı halde, namaza çok önem verirdi. Kendisi namazını hiç terk etmediği gibi, namaz kılmayan hizmetçilerini de yanından kovardı.
Bir gün büyük bir kervan geldi. Fudayl bin İyad’ın arkadaşları kervanı fark edince yolunu kesmek üzere hazırlanmağa başladılar.
“Namaz kıldığına göre güvenilir biridir. Altınları buna gönül rahatlığı ile emanet olarak bırakabilirim.” dedi. Selâm vermesini bekledi. Sonra:
Fudayl bin İyâd, çadırın bir köşesini işaret edip:
Gelen kimse altınları bırakıp kervanın yanına dönünce, eşkıyaların ve kervandaki eşyaları alıp götürdüklerini gördü. Biraz sonra kervan hareket edecekti. Hareketten önce koşup emanet bıraktığı, altınları almak için çadıra vardı. Baktı ki, biraz önce kervanı soyan eşkıyalar kervandan aldıkları malları, altınları emanet olarak bıraktığı kimsenin önüne koymuşlar. O da bunları taksim ediyor. Adam şaşırdı ve:
“Demek altınları eşkıyâların reisine vermişim,” deyip üzüntü ile geri dönmek istedi. Bu arada Fudayl seslendi:
“Niçin gelmiştin, niçin dönüp gidiyorsun?”
“Emânet bıraktığım altınları almak için gelmiştim. Fakat, yanlış iş yapmışım…”
“Hayır, yanlış yere bırakmadınız… Altınlarını, bıraktığın yerden al, biz emanete hıyanet etmeyiz.”
Adam şaşkınlık ve sevinç içinde, altınları koyduğu yerden alıp kervana koştu. Fudyal’ın adamları:
“Biz hiç para bulamadık, sen ise bunları geri veriyorsun,” dediler.
Fudayl bin İyad dedi ki:
Az zaman sonra da, Fudayl bin İyad’a tevbe etmek nasip oldu. Adamları ile beraber tevbe etti. Aldığı malları fazlasıyla sahiplerine geri verdi. Herkes ile helalleşti. Samimi tevbesi onu Allahın sevgili kulları arasına soktu. Daha sonra birçok kerametleri görüldü…