Sibernetik – Çevre ve Kuran
Dr. Gülsen Ataseven
Hayatımızda çok zevk alarak geçirdiğimiz anlar vardır. Harika bir manzara, nefis bir yemek, iliklerimize kadar işleyen dostça bir sohbet… 8 Nisan 1995 tarihinde Cemal Reşit Bey Konferans Salonu’nda böyle bir ilmî ziyafet vardı. “Bilgi Toplumu ve Eğitimimiz Sempozyumu”, Fazilet Eğitim Kurumları ve Data Teknik işbirliği ile düzenlenmişti. 21 inci yüzyılın, yani gelecek çağın ilmi SİBERNETİK’le uğraşanlar Kur’an’ın ve Peygamber in 14 asır önce bildirdiklerini, araştırmaları ile doğruluyorlardı. Sizlere aktaracağım pasajlar sempozyumda “Tarihî Gelişim İçinde Sibernetik”i sunan Dr. Toygar Akman’dan:
BİTKİLER KATİLİNİ TANIYOR “Sibernetik, tüm bilim dallarını kapsayan Bilimlerarası bir disiplin durumuna geçmiştir. Simülasyon, kompüter teknolojisi ile büyük bir bilim olmuş ve otomasyon adıyla yepyeni bir teknoloji meydana gelmiştir. İnsan-makine ilişkilerinde yepyeni gelişmeler kaydediliyor. Çağımızda bu mükemmel kompüterler insanın bitkilerle de bilgi alışverişi kurabilme aşamasına gelindiğini müjdeliyor.” Japon elektronik mühendisi ve sibernetikçisi Dr. Ken Hashimoto bitkilerden yayılan dalgalardan modüle edilmiş sesler elde etmeye çalışmıştı. Bitkileri çok seven eşi ile birlikte yaptıkları çalışmalar sonunda kaktüsten gelen sesleri tespit ederek ona karşılık vermeyi başarmışlardı. Hashimoto’lar, kaktüse yirmiye kadar toplama yapmasını da öğretmişlerdi. İki ile ikinin kaç ettiği sorulunca gelen cevap, grafiğe dönüştürüldüğünde, belirgin ve birbirine bağlı dört tepe oluşturan seslerle karşılık veriyordu bitki (Tompkins P, Bird C, Bitkilerin Gizli Yaşamı, İstanbul 1983, s. 53-55).
“Şimdi vereceğim örnek bu olaydan daha ilginç: Bir biyoloji bilgini olan Lyall Watson, bitkilerin yayınladıkları dalgaları sibernetik yönden incelemeye çalışmış ve bitkilerin gönderdikleri sembolleri bir amplifikatörden yükselterek elektronik makineye iletmeyi başarabilmişti.” Bitkiler kendilerine zarar veren, dalını kopartan, çiçeğini ezen kişiyi tanıyor ve o kişi yanlarına yaklaşınca ilettikleri dalgalar elektronik makinede kolayca anlaşılıyordu. “Lyall Watson, bu durumu tespit edince kendi deyimi ile bitkilerle “Katil Kim?” oyunu oynamaya başlamıştı. Çeşitli laboratuarlarda ve yerlerde bu oyunu oynuyor ve çiçeğe zarar veren kimseyi, o kişi çiçeğin yanına yaklaştığı anda, makinede beliren sembollerden kolayca buluyordu.”
KATİL BULUNUYOR “Ancak bir gün çok ilginç bir durumla karşılaştı. Florida da iki siklamen çiçeği üzerinde deney yapmak için altı kişi çağırdı. Bu siklamenlerden birini kompütere bağladı. Altı kişinin belirli aralıklarla çiçeklerin bulunduğu odaya girmelerini, içlerinden birinin makineye bağlı olmayan komşu çiçeğin dalını koparmasını, ancak kendisinin bunu kimin yaptığını bileceğini söyledi. Odaya tek tek girdiler. Aralarından biri makineye bağlı siklamenin yanındaki çiçeğe zarar verdi. Watson, makineye bağlı çiçekten gelen bilgilerle kimin zarar verdiğini bulmaya çalıştı. Altı kişiyi sıra ile çiçeklerin yanına yaklaştırdı. Makineye bağlı olan çiçekten, iki kişi için kompüterde acı sinyaller alındı. Watson, onlardan ikisinin de hasar yaptığını söyleyince, o kişilerden biri çiçeği zedelediğini kabul etmiş, diğeri kesinlikle dokunmadığını iddia etmişti. Oysa makine; bu adam ne zaman çiçeğe yaklaşsa acı sinyallerle işaret veriyordu.
Watson, bu durum karşısında adama kim olduğunu, nereden geldiğini, ne iş yaptığını sordu. Adam, sakin bir biçimde, “Ben bahçıvanım, şimdi çim biçmekten geldim” karşılığını vermişti (Watson, Lyall The Romeo Error (Ölüm Yanılgısı), İstanbul, Altın Kitaplar yayını 1979, s. 78-79). Makineye bağlı çiçek sanki onun her yaklaşışında “Bu adam profesyonel katil, sülâlemizi kesti” dercesine sinyal gönderiyordu. Bu araştırmalar yalnızca ilmin hangi noktalara geldiğini gösteren ve insana “gurur” veren bir tablo mu? Değil elbet. Bu aletleri icat eden beynimizi yaratan Rabbimizi de tefekkür etmiyorsak düşünce özürlülerden sayılmaz mıyız?
KUR AN DAN TESBİTLER “Çevre Ahlakı” kitabında Sayın Prof. Dr. Canan’ın tespitleri de şöyle:
1) Kur an dünyaya bir bütün olarak bakar. Allah (c.c.) semâvatın ve arzın Rabbidır.
2) Arz, canlı bir memur gibidir. Hesapla ve dikkatle yaratılmıştır.
3) Pek çok ayet arzın, uzayın, bunlar arasında her şeyin Allah’ı tesbih ettiğini, O’na ibadette bulunduğunu belirtir. Bizim onların tesbihini iyi anlayamadığımızı söyler (Hadid 1, Haşr 1, 24, Saff 1, Cuma 1).
4) Bazı ayetler, sema ve arzın insanlara hissî bağlarla bağlı olduğunu belirtir. Meryem 90-91 inci ayetlerde arz ve semânın, insanların ağzından çıkan küfür sözler sebebiyle ne kadar kızdıklarını ifade eder.
5) Arz, semâ ve ikisi arasında bulunan her şey, insanın emrine verilmiştir. Ama bu, tasarrufta istediği gibi hareket edemez. Bu belli kaideler, belli kanunlar çerçevesinde olmalıdır.
6) Çevre emanettir. Kur an a göre insanla onu kuşatan fizikî çevre arasındaki hissî bağlantı sebebi ile insanoğlunun cezayı hak eden azgınlıklarına bu çevre unsurlar gazap etmekte, öfkelenmekte, Allah’ın izni ile insanı cezalandırmaktadır.
7) Çevre krizinin temelinde ahlâkî ve dinî kriz yatmaktadır. 21 inci yüzyılın “mânâ”ya gönül gözünü kapamış ilim adamları ve ateistler şaşkındırlar.