Spor (Muhammed as Döneminde) – Prof. Dr. Vecdi Akyüz
Rasulullah döneminde insanların hayat tarzı, fazladan bir spor yapmayı gerektirmeyecek kadar ağırdı. Çölde ticaret kervanlarıyla birlikte yapılan seferler, çobanlık yaparken süren kilometrelerce yolculuklar, sıcak çöl iklimindeki Arapları yerleşik medenî toplumlardan daha hareketli, güçlüklere daha dirençli bir hâle getirmişti. Aralarında savaş eksik olmayan Arap kabileleri, gençlerini buna hazırlamak zorundaydı. Bunun için de savaş oyunları yapma âdeti yaygındı.
Güreş: Asr-ı Saadette yaygın sporlardan birisi güreşti. Bazı delikanlılık çağındaki sahabiler, askerî seferlere katılabilmeye gücü yettiğini Rasulullah’a ispatlamak maksadıyla, onun huzurunda güreşe tutuşurlardı. Bunun sebebi yaşı küçük olanların, şayet kendilerinden büyük olan öteki gençlere üstünlük sağlayabilirlerse, gönüllü sıfatıyla bu savaşlara katılabilme hakkını elde etmeleriydi (İbn Hişam, 560’tan Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 1076).
Ağırlık Kaldırma (Halter): Rasulullah bir gün, içlerinde hangisinin daha kuvvetli olduğunu bilebilmek için büyük bir taşı yerden kaldırmaya çalışan bir yığın insanın yanından geçti ve bu yarışlarında hiçbir kötü yan bulmadı (İbnu’l-Kayyım el-Cevziyye, el-Furûsiyye, 5’den Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 1075-1076).
Yüzücülük: Rasulullah bizzat kendisi de yüzme öğrenmişti. Annesi ile birlikte, henüz çocukken Medine’ye gitmişti. Rasulullah bu gezi sırasında, bu kabileye ait su birikintisinde yüzmeyi öğrendi (İbn Sa’d, Tabakat, 1/1, s.73’ten M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 42).
Binicilik: İslam’dan önceki Cahiliye dönemi Mekke’sinde at yarışları için bir saha vardı (Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 844). Şehir halkı gibi, Rasulullah da bu yarışlara giderek kazananları belirler, onlara ödül verirdi (Ebu Davud, Cihad, 60; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/5, 55, 91). Günümüzde bu yere Sabak/koşu Camisi yapılmıştır.
Okçuluk ve Mızrakçılık: Rasulullah, hem savaş gücünü arttırmak, hem de boş vakitleri değerlendirmek üzere, gençlerin okçulukla meşgul olmalarını ve kendi aralarında yarışlar düzenlemelerini teşvik ederdi. O devrin spor çeşitleri arasında, dirkele adında, mızraklarla oynandığı anlaşılan ve özellikle siyahiler arasında yaygın bir spor dalı da vardı (İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, dal-râ-kef-lâm maddesinden Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 1075).
Habeşistanlıların Mescid-i Nebevî’de gerçekleştirdikleri mızrak oyunları kadın-erkek pek çok kimse tarafından seyredilirdi. Bir defasında Halife Ömer bunu engellemek istedi. Rasulullah ona “Bırak oynasınlar!” diyerek karşı çıktı. Rasulullah mescitte icra edilen bu mızrak oyununu Aişe Valide’miz ile beraberce, eşi usanıncaya kadar seyrettiler (Buhari, Salât, 69; İdeyn, 25; Müslim, İdeyn, 17, 221).
Koşuculuk: Bir sefer esnasında Aişe Valide’mizle geride kalan Rasulullah, onunla koştu. Bu yarışı Aişe Valide’miz kazandı. Birkaç yıl sonra yeniden yapılan başka bir koşuyu ise Rasulullah kazandı ve Âişe Valide’mize şöyle dedi: “Bu birincilik, önceki birinciliğin karşılığıydı.” Ali ibn Ebu Talib’in de iyi bir koşucu olduğu belirtilmiştir (Ebu Davud, Cihad 61 [2578]; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 6/264; Hamidullah, İslâm Peygamberi, III, 1076).
Kurrek (Futbol): Cahiliye döneminde Mekkeliler, kurrek denilen bir tür ayak topu oynarlardı. Büyük kalabalıklar bu sporu seyretmeye gelirlerdi. Bu kurrek oyununu oynamak için Mekke’nin her semtinde sahalar bulunurdu. Medine’de de kurrek oynanırdı. Rasulullah kurrek oyununu yasaklamamıştı (Fakihî, s. 9-10’dan Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 844; Suheylî, 2/304’ten Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 1075).
Kaynak: Vecdi Akyüz, “Asr-ı Saadette Spor,” Bütün Yönleriyle Asr-ı Saaddette İslam, Beyan Yay., İstanbul Mart 1994, III, 497-512.