Nuh Tufanı (Tevrat ve Kuran’da)
Nuh Tufanı (Tevrat ve Kuran’da)
Prof.Dr. Maurice Bucaille
TEVRATTA TUFAN Tevrat’ın Tekvin 6, 7 ve 8. Bölümleri, Tufan hikayesine ayrılmıştır. Daha doğru bir ifadeyle Tufan Kıssası, bir değil iki hikaye halindedir. Ancak bunlar yan yana getirilmeyip olayın çeşitli bölümleri ardarda yerleştirilirken görünüşte bir bağlantı olduğu izlenimini verecek biçimde, kısa kısa parçalara bölünerek birbirine geçirilmişlerdir. Gerçekte, bu üç bölümde, gün gibi ortada olan çelişkiler bulunmaktadır, burada da bunun sebebi, birbirinden açıkça ayrı olan iki kaynağın mevcut olmasıdır. Bunlar Yahviste kaynak (M.Ö. 9. Yüzyıl) ile din adamları (Sacerdotale-MÖ. 6 . yüzyıl) kaynağıdır.
Bu iki kaynak, tutarsız bir karışım meydana getirmektedirler; başlangıçta tek başına ayrı bir rivayet olan her bir metin, paragraflara ve cümlelere ayrılarak, bir kaynağın unsurlarının ardından öbürkününkiler getirilmiştir. O tarzda ki, hikayenin tamamlanmasına kadar, yani Fransızcada yaklaşık yüz satır kadar tutan metin boyunca, on yedi defa bir kaynaktan öbürüne sıçranmaktadır. Hikaye, bütün olarak şöyledir: İnsanların isyanları genelleşince Tanrı, bütün öteki canlı yaratıklarla birlikte onları da ortadan kaldırmaya karar verir. O, durumu önceden Hz. Nuh’a haber verir ve ona, gemi yapmasını emreder. Gemiye karısını, üç oğlunu ve onların üç karısını ve öbür canlı varlıkları yerleştirmesini bildirir. Son olarak zikredilen canlı varlıklar konusunda iki kaynaktaki bilgiler farklıdır: Hikayenin –din adamları metninden gelen- bir parçasına göre, Hz. Nuh her türden bir çift alacaktır; hemen arkasından gelen –Yahviste kaynaklı- takip eden metin ise, Tanrı’nın “temiz” denilen hayvanların erkek ve dişilerinden yedişer, “temiz olmayan” hayvanlardan ise yalnız birer çift almasını buyurduğu belirtilir. Fakat, biraz ileride, Hz. Nuh’un gemiye, fiilen her hayvan türünden sadece birer çift aldığı belirtilir. M.P. de Vaux gibi uzmanlar, buradan yahviste rivayetin değiştirilmiş bir pasajının söz konusu olduğunu kabul ederler. Bir paragraf (ki yahviste kaynaktandır) tufanı yapanın yalnız yağmur suları olduğunu kaydeder. Fakat (din adamları kaynağından gelen) bir başka paragrafta, Tufan’ın sebebi ikiye çıkarılır: yağmur suları ile yeryüzündeki kaynak suları. Bütün yer, dağların zirvelerine kadar, hatta onların da kaybolacağı şekilde, sular altında kalır. Yeryüzünde hayatın her türlüsü yok edilir. Bir yıl geçince Hz. Nuh, suların çekilmesinden sonra, Ararat dağı üzerine oturmuş olan gemiden çıkar. Şunu da ilave edelim ki, kaynaklarda, Tufanın süresi de farklıdır: Yahviste rivayete göre suların yükselmesi 40 gün, din adamları rivayetine göre ise 150 gündür. Yahviste rivayet, bu olayın, Hz. Nuh kaç yaşındayken olduğunu belirtmez, fakat din adamları rivayeti, bu olayın, Hz. Nuh 600 yaşındayken meydana geldiğini öne sürer. Yine bu rivayet, soya dair verdiği bilgilerde, bu olayı Hz. Adem ve Hz. İbrahim’e göre zaman içindeki yerine oturtmaktadır. Tekvin’in içerdiği kayıtlara bakarak yapılan hesaplara göre Hz. Nuh, Adem’den 1.056 yıl sonra doğmuş olacağından (Hz. İbrahim’in atalarını gösteren tabloya bakınız), Tufanın da, Hz. Adem’in yaratılışından 1656 sene sonra meydana gelmiş olması gerekir. Öte yandan Tekvin, Tufanı Hz. İbrahim’in doğumundan 292 yıl öncesine yerleştirmektedir.
Şu halde Tekvin’e göre Tufan, insan türünün tümünü kapsamakta ve Tanrı tarafından yeryüzüne yaratılmış olan bütün canlı varlıklar ortadan kaldırılmış olmaktadır. Yine ona göre, bütün insanlar, Hz. Nuh’un üç oğlu ile onların üç karısından türemiş olmalıdırlar. Öyle ki, bu olaydan yaklaşır üç asır sonra doğan Hz. İbrahim, çeşitli toplumlar halinde yeniden düzenlenmiş bir insanlık bulmuş olmalıdır. Bu teşkilatlanma, bu kadar az bir zamanda nasıl olur da meydana gelebilir? Sadece bu basit gözlem, hikayenin gerçekliğini gidermeye yeter. Dahası var; tarihi veriler de onun, çağdaş bilgilerle uyuşmazlığını göstermektedir. Hz. İbrahim, M.Ö. 1800-1850 yıllarında yerleştirir. Verdiği soy bilgileriyle Tekvin’in telkin ettiği gibi, şayet Tufan, Hz. İbrahim’den yaklaşık üç asır önce meydana geliş olsaydı, onun M.Ö. 21 ve 22. Yüzyıllara yerleştirilmesi gerekecekti. Bu dönem ise, -çağdaş tarihi bilgilerin doğruladığı gibi- yeryüzünün bir çok noktasında, kalıntıları sonraki kuşaklara ulaşan çeşitli uygarlıkların çiçeklendiği bir dönemdir. Mesela Mısır için bu devir, Orta İmparatorluk öncesine rastlayan dönemdir (M.Ö. 2100 yılı), yani yaklaşık olarak, 11. sülaleden birinci ara devresinin zamanıdır. Keza bu devir, Babil’de üçüncü Ur Hanedanının bulunduğu bir devirdir. Oysa bu uygarlıkların devamında, herhangi bir kesiklik olmadığı peki iyi bilinmektedir. Öyleyse Kitab-ı Mukaddes’in dediği gibi, bütün insanlığı kapsayan bir imha olayı olmamıştır. Sonuç şu oluyor: Tevrat’taki üç hikayenin, olaylar arasındaki bağlantıyı gerçeğe uygun bir biçimde insanlara bildirdiği kabul edilemez. Tarafsız olmak gerekirse, bize ulaşan söz konusu metinlerin, gerçeği ifade etmediklerini kabullenmek zorunludur. Allah gerçek olmayan bir hususu vahyeder mi? Gerçekten, insanlara uydurmalarla, hem de çelişkili uydurmalarla talimat veren bir Tanrı fikrini anlamak mümkün değildir. Durum böyle olduğuna göre, ister istemez, metnin insanlar tarafından değiştirildiği hipotezini öne sürmek gerekir. Bu tahrif, ya nesilden nesile geçen sözlü rivayetlerde, ya da bu rivayetlerin tespit edildiği metinlerde meydana gelmiştir. Tekvin gibi bir eserin, üç asır zarfında, en azından iki defa yeniden elden geçirildiği bilindiğine göre, onda bir takım yanlışlar, yahut olayların gerçek durumlarıyla bağdaştırılamayacak hikayelerin bulunmasından şaşırmak niye? Beşeri ilişkilerin gelişmesi, her şeyi bilmeyi mümkün kılmasa bile, hiç değilse bazı durumlar hakkında yeterli bir bilgi edinme imkanı vermekte ve böylece bu hususlardaki eski rivayetlerin, bu bilgi ve uyuşma derecesi hakkında hüküm verme yetkisini bahşetmektedir. Aslında sorumluluğu yalnız inanlara ait olan Tevrat metinlerindeki yanlışlıklar konusunda, bu izaha (yani yanlışlıkların, insanların değiştirmelerinden ileri geldiği şeklindeki bir izaha. Çeviren) hak verip bununla yetinmekten daha makul bir şey olabilir mi? Hem Yahudilerden hem de Hıristiyanlardan olan tefsircilerin büyük çoğunluğunun böyle bir izaha iltifat etmemelerine teessüf etmek gerekir. Yine de, onlar tarafından ileri sürülen deliller, dikkat edilmeye değer.
KUR’AN’DAKİ TUFAN KISSASI Kur’an, bu olayı bütün halindeki, farklı ve tarihi yönden hiçbir tenkide yol açmayacak şekilde anlatır. Kur’an’da, Tufan’ın bütün bölümlerini ardarda sıralayan tek anlatım yer almaz. Hz. Nuh’un kavmine verilen cezadan, birçok sure bahseder. Nispeten tamam sayılabilecek kıssa, Hud [11] suresinde (25 ila 49. ayetler) bulunur. Nuh’un adını taşıyan 71. Sure, özellikle onun irşad ve tebliğini dile getirir; nitekim Şuara [26] suresinin 105 ila 115. ayetlerinde de aynı durumla karşılaşırız. Fakat bizatihi Tufan olayının, nasıl meydana gelmiş olduğuna geçemeden önce, Tufan’ı Kur’an’ın anlattığı muhteva içerisine yerleştirmemiz gerekir. Çünkü Kur’an tufanı, Allah’ın buyruklarına tam bir şekilde karşı çıkan suçlu toplumlara yöneltilen cezalandırmalardan ibaret olan genel bir içerik içinde nakleder. Tevrat, topyekun inkarcı insanlığı cezalandıran evrensel bir Tufandan bahsederken, Kur’an, onun aksine olarak, iyie belirlenen çeşitli toplumlara gönderilen çeşitli cezaları zikreder. Furkan [25] suresinin 35 ila 39. ayetleri bunları kısaca anlatır: Andolsun ki Musa’ya kitap verdik, kardeşi Harun’u da ona yardımcı yaptık. “Haydi âyetlerimizi yalan sayan o kavme gidin” dedik. Sonunda (yola gelmediklerinden) onları yerle bir ettik. Nuh kavmine gelince, Peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde, onları suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık. Biz zalimler için acıklı bir azab hazırlamışızdır. Ad’ı, Semud’u, Ress halkını ve bunlar arasında daha bir çok nesilleri de (inkârcılıkları yüzünden helak ettik). Onların herbirine misaller getirdik; (ama ögüt almadıkları için) hepsini kırdık geçirdik.” A’raf [7] suresinin 59 ila 93. ayetleri, Nuh, Ad, Semud, Sodom (Lut), Medyen topluluklarına verilen cezaları ayrı ayrı hatırlatır. Keza Kur’an, Tufanı da, özellikle Nuh kavmine mahsus bir felaket olarak bildirir: İki kıssa arasındaki birinci fark buradadır. İkinci temel fark da şudur: Tevrat’a aykırı olarak Kur’an, Tufanın vuku bulduğu zamanı bildirmediği gibi, bizzat bu felaketin ne kadar sürdüğünü de belirtmemektedir. Su taşkınlarının sebebi, ufak farkla her iki kıssada da aynıdır. Tevrat’ın din adamları rivayetine göre olan kıssası (Tekvin, 7, 11), birlikte olan iki etkenden söz eder: “…O günde büyük enginin bütün kaynakları yarıldılar ve göklerin pencereleri açıldılar.” Kur’an’da, Kamer [54] suresinin 11-12. ayetlerinde şu belirtilir: “Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık. Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.” Geminin içinde bulunanlar hakkında Kur’an oldukça açık ifade taşır. Allah tarafından Hz. Nuh’a emir verilir ve felaketten masun kalacakların bindirilmesi emri, olduğu gibi yerine getirilir: “Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya geminin kazanı) tutuşup parladığı zaman dedik ki; “Erkeği ve dişisi olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında, aileni ve iman etmiş olanları geminin içine yükle”. Zaten beraberinde iman edenler çok az idi.” (Hud [11] 40). Aileden dışarı kalan, Hz. Nuh’ın nasipsiz oğludur; yine aynı surenin 45 ve 46. ayetleri Nuh’un, Allah’a yalvarmalarının oğlu hakkındaki kararı değiştiremediğini bildirmektedir. Kur’an, gemide, kovulan nasipsiz oğul dışında Hz. Nuh’un ailesi ile Allah’a iman eden, sayıları az olan yolcuların bulunduğunu bildirir. Tevrat ise gemide, “sayıları az olan müminlerin bulunduğunu bildirmez. Gerçekte, Tevrat’ta, geminin içindekiler konusunda üç rivayet mevcuttur: -Din adamları metnine göre: Nuh, istisnasız olarak kendi ailesi ve her türden bir çift. -Yahviste metin, pak hayvanlar ve kuşlar ile murdar hayvanlar arasında ayrım yapar (Gemi, pak hayvanlarla kuşlardan erkek ve dişi olarak yedişer çift, murdar hayvanlardan ise sadece birer çift barındırır). -Değiştirilmiş Yahviste bir cümleye (Tekvin 7, 8 ) göre, pak olsun murdar olsun, her türden birer çift. Taşkının nasıl olduğu hakkında, Kur’an’ın Hud [11] suresinin 25 ila 49. ayetlerinde ve Mü’minun [23] suresinin 23 ila 30. ayetlerinde anlatılanlarla, Tevrat’ın aynı konuyu anlatışı arasında, özellikle dikkati çeken bir fark yoktur. Geminin karaya oturduğu yer, Tevrat’a göre Ararat dağları (Tekvin 8, 4), Kur’an’a göre ise ‘Cudi’ dağıdır (Hud [11] suresi 44). Geminin durduğu bu tepenin, Ermenistan’daki Ararat (Bu dağ, Türkiye’nin doğusundaki Ağrı dağıdır, çev.) dağlarının zirvesi olduğu söylenir. Fakat insanların iki kıssayı uyuşturmak amacıyla, isimleri değiştirmeye girişmediklerini hiç kimse iddia edemez. R. Blachere de değiştirme fikrini kabul eder. Bu müellife göre Arabistan’da Cudi adını taşıyan bir dağ kitlesinin bulunduğunu düşünmek gerekir. İsimlerin birbirini tutmaması suni olabilir. Sonuç olarak diyelim ki, Kur’an kıssalarıyla Tevrat kıssaları arasında önemli farklar bulunur. Objektif verilerden yoksun oluşumuz yönünden bazı kıssalar, herhangi bir tenkidi incelemeye imkan vermezler. Fakat Kutsal Kitapların bildirdiklerini, güvenilir bilgilerin yardımıyla tahkik etme söz konusu olunca, Tevrat’ın –Tufanı zaman ve kapsam bakımından anlatışında- çağdaş bilgilerle bağdaştırılamaz niteliği, açıkça ortaya konulmuş olmaktadır. Aksine Kur’an’ın anlatışının ise, tarafsız tenkide yol açabilecek hiçbir unsur ihtiva etmediği belli oluyor. Tevrat’ın anlattığı zamandan, Kur’an’ın anlattığı zamana gelince kadar insanlar, bu olaya ışık tutabilecek bazı bilgiler mi edinmişlerdi? Kesinlikle hayır; zira Eski Ahid çağından Kur’an çağına gelinceye kadar, bu eski hikaye konusunda insanların sahip oldukları tek belge, özellikle Tevrat’tı. Kıssalarda, çağdaş bilgilerle bağdaşacak yönde olan bu değişikliği beşeri faktörlerle izah edemediğimize göre, bir başka izahı kabul etmek gerekir, o da, Tevrat’ın ihtiva ettiği vahiyden, daha sonra yapılmış olan bir Vahyi kabul etmektir.
Kaynak: Kitab-ı Mukaddes, Kur’an ve Bilim, çev. Suat Yıldırım, 6. Bsk., İzmir 1985, s. 59-62, 319-323.
Fotoğraf Kaynağı: http://1.bp.blogspot.com/-Z5aciAtrY38/Te_Rg54inlI/AAAAAAAABhc/N_sqRe4SH-0/s1600/noahs-ark.jpg