İslâm’dan önceki hayatını Allah’tan ve Hz. Muhammed’den (s.a.s.), habersiz sadece çalışarak ve gayesiz geçirdiğini vurgulayan Zahira, Kur’ân’ı okuduktan sonra kendini bulduğunu söyledi. “Kur’ân’da var oluşun sebebini, kendimi, öldükten sonra nereye gideceğimizi, sonra ne olacağımızı buldum” diyen Finlandiyalı Zahira; “Kur’ân’da evrenin yaratılışını anlatan ayetler beni çok etkiledi. Müslüman olduktan sonra artık yaşamamın bir gayesi olduğuna inandım. Şu anda doğru bir şeyler yapıyorum ve hayatım doğru şekilde devam ediyor. Kur’ân’da özellikle bir ilah olmasını kabul etmek çok hoşuma gitti. Kur’ân’da ayrıca tek ve net bir yol olduğunu ve bu yolunda cennete, refaha giden yol olduğunu gördüm. Bu da beni rahatlattı ve ferahlattı” dedi.
Zahira (25), Hıristiyan iken İslâm’ı seçerek Müslüman oldu. Hıristiyan olan anneanne ile ateist olan annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Finlandiyalı Zahira, Müslüman olmadan önce Allah’ın var olduğunu ve bu konularda tavsiyelerde bulunan anneannesi ile Allah’ın var olmadığını ileri süren annenin arasında kaldı. İslâm’dan önceki bu karmaşık hayatını Allah’tan ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’den habersiz sadece çalışarak ve gayesiz geçirdiğini vurgulayan Zahira, Finlandiya’da meslek yüksek okulunda pazarlama bölümünü bitirdi.
TÜRKİYE’DEKİ MÜSLÜMANLAR DÜNYA YAŞANTISINI ÇOK SEVİYOR Fince ve İngilizce bilen Zahira, 1999 yılında Türkiye’ye tatile ve çalışmaya geldi. Türkiye’deki ortamda hiçbir kimsenin İslâm için bir şeyler yapmadığını ifade eden Zahira, bu sebepten dolayı İslâm’a yakınlaşamadığını ve bilgi sahibi olamadığını belirtti. Finlandiyalı Zahira; “Finlandiya’dan Türkiye’ye gelip gidiyordum. İslâmiyetî kendi kendime araştırana kadar Türkiye’de tanıdığım Müslüman kişilerin İslâm adına hiçbir şey yapmadığını gördüm. Mesela; Kur’ân okumuyorlardı, namaz kılmıyorlardı, alkole haram diyorlardı ama içiyorlardı. Türkiye’deki Müslümanlar dünya yaşantısını çok seviyor” dedi.
KUR’ÂN’I KERİM İLGİMİ VE DİKKATİMİ ÇEKTİ Yaklaşık 4 sene önce Finlandiyalı bir arkadaşının kendisine Fince bir Kur’ân-ı Kerim hediye ettiğine değinen Zahira; “O zamana kadar Kur’ân diye bir kitap olduğunu bilmiyordum. Kur’ân’ı yavaş yavaş okumaya başladım” diye konuştu. Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerim’i okudukça ilgisini ve dikkatini çektiğini kaydeden Zahira, daha sonra İncil’le karşılaştırmaya ve kıyaslamaya başladığını söyledi. İncil’in belli konuları anlattığını ama bir şeyler vermediğini, İncil’de kesin ve kararlı sonuçlar olmadığını, ayrıca konuların birbirleriyle çeliştiğinin altını çizen Finlandiyalı Zahira, Kur’ân’ın ise kesin ve kararlı hükümler verdiğini bildirdi. Bu sırada Kur’ân okumayı sürdürdüğünü de belirten Zahira, “İşyerinde çok çalışıyordum ve Kur’ân’ı okumak için fazla vaktim yoktu. Finlandiya’da İslâm’la ilgili soru sorabileceğim bir Müslüman arkadaşımda yoktu. Bu sebeplerden dolayı Kur’ân’a fazla odaklanamadım ve bu durumda süreci biraz daha uzattı” diye konuştu.
KUR’ÂN DA VAROLUŞUN SEBEBİNİ BULDUM 2007 yılının yaz ayında bu konuda rahatsızlanan Zahira, Kur’ân okumak için daha fazla zaman ayırmasını gerektiğini düşündüğünü vurguladı. Bunları düşünürken bir hafta sonra işinden ayrılmak zorunda kalan Zahira, 2 ay boyunca sabah akşam Kur’ân-ı Kerim’i okuduğunu, Kur’ân’ı okuyarak şehadet getirdiğini ve 2007 yılında Müslüman olduğunu belirtti. “Kur’ân’da var oluşun sebebini, kendimi, öldükten sonra nereye gideceğimizi, sonra ne olacağımızı buldum” diyen Finlandiyalı Zahira; “Kur’ân’da evrenin yaratılışını anlatan ayetler beni çok etkiledi. Müslüman olduktan sonra artık yaşamamın bir gayesi olduğuna inandım. Şu anda doğru bir şeyler yapıyorum ve hayatım doğru şekilde devam ediyor. Kur’ân’da özellikle bir ilah olmasını kabul etmek çok hoşuma gitti. Kur’ân’da ayrıca tek ve net bir yol olduğunu ve bu yolunda cennete, refaha giden yol olduğunu gördüm. Bu da beni rahatlattı ve ferahlattı” şeklinde konuştu. Müslüman olduktan sonra annesinin kararını pek önemsemediğini ve sadece ilginç demekle yetindiğini kaydeden Finlandiyalı Zahira, Finlandiya’da İslâm’ı yaşamanın çok zor olduğunu söyledi. Zahira, Finlandiya’da Müslümanlara terörist gözüyle bakıldığını belirterek, başörtülülerin işe alınmadığını bildirdi.
Kaynak: Hüseyin Kulaoğlu, Vakit Gzt., 19 Eylül 2009.