“Ramazan Sohbeti” programında Fethi Çağıl’ın sorularına cevap veren Zara, küçüklüğünden itibaren oruç tutmaya başladığını söyleyerek küçüklüğünün Ramazanlarını dinleyicilerle paylaştı.
Programda, “Büyüklerimiz sadece mideyle oruç tutmak olmaz; elinle, dilinle, gözünle ve bütün uzuvlarınla oruç tutmak lazım derlerdi. Bizde bu doğrultuda orucumuzu tutmaya çalışıyoruz.” diyerek bu önemli ibadetin kendi dünyasındaki öneminden bahseden Sevilen Sanatçı, birçok kültürü ve geleneğiyle Anadolu’nun adeta bir mozaik olduğunu söyledi.
Programda son olarak Moral FM dinleyicilerine saygı ve sevgilerini ileten Zara, İslam âleminin Ramazan ayını kutlayarak sevenlerine şu mesajı verdi:
“Her elimizi kaldırdığımızda vurur, her dilimize geleni söylersek biz oruç tutmuş olmayız. Biz bütün uzuvlarımızla oruç tutmalıyız. Burada amaç sadece açmak kalmak değil. Bedenimizi teski etmenin yanında nefsimizi biraz adam etmektir işin açıkçası. Bu sözleri aslında kendime söylüyorum ama sesli düşündüğümü farz edin. Önümüzde bayram var, kırgınlıklar olmasın. Sevgi, saygı, hoşgörü, tefekkür, tezekkür ve teşekkür gibi bütün güzellikleri yaşadığımız nice bayramlar diliyorum.”
Ramazan ayında tuttuğunuz ilk orucu hatırlıyor musunuz?
Küçük yaşlardan itibaren oruç tutmayı sever ve isterdim. Büyüklerime bu noktada çok özenirdim. Bilerek ve isteyerek oruç bozduğum olmadı. Fakat küçükken büyüklerimin Allah istedi diyerek teskin ettikleri bir şeyler yiyip içmelerim çok oldu. Bizim Zara’mız küçükken yedi içti ama oruç tutmaya devam etti her daim. Zannediyorum akıl baliğ olduktan sonra yedi yaşlarında 30 gün olamasa bile 3?4 gün tamı tamına oruç tutuyordum.
ZENGİN VE FAKİRİN İFTAR SOFRALARINDA GÖZYAŞLARIM HAZIR OLUR
Sizi küçüklüğünüzdeki İstanbul’a götürecek olursak oradaki Ramazanlarınız nasıl geçerdi?
Aslında benim için çok şey değişmedi. Aynı duyguları ve düşünceleri bu Ramazan’da da hissediyorum. Benim için çok özel bir ay. İnsanların daha bir kaynaştığı, insanların zengin ve fakir ayrımı yapmaksızın çorbanın başında topun atılmasını beklediği anlarda göz pınarlarımın yanında gözyaşlarım hazırdır. Beni tanıyan herkes bu huyumu bilir. Benim çok duygulandıran anlardan biridir o vakit. Bütün insanlarda sevgi paylaşımı çok yoğundur. Büyüklerimiz sadece mideyle tutmak olmaz, elinle dilinle, gözünle ve bütün uzuvlarınla tutmak lazım derlerdi. Bizde bu doğrultuda orucumuzu tutmaya çalışıyoruz.
“ANADOLU, RAMAZAN’I DAHA ÇOK SAHİPLENMİŞ DURUMDA”
Ülkemizdeki sosyal yapı içerisinde Ramazan atmosferini ve neşesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anadolu Ramazan’ı daha çok sahiplenmiş durumda. İstanbul’da trafik gibi meselelerle şuan bir program yapılacaksa katılma noktasında bile maniler çok oluyor. Ama Anadolu’da geleneklerimizin daha çok yaşatıldığını inandığım için daha bir farkındalık var. İstanbul’da da bunu yaşatan ailelerimiz var tabi. Örneğin Anadolu’da bir başka güzellikte şu: İftar vakti bir kapıyı çalıp bir şeyler istediğinizde acayip bir misafirperverlik ve sahiplenme gösteriliyor. Öyle ki siz sadece dinlenmek için gittiğinizde gecede burada kalın, beraber yemek yiyelim diyorlar.
Ama buralarda Zara olarak kendimi tanıtmıyorum, tanıyan oluyorsa bile aynı güzelliği başkalarını da gösteriyorlar. İnsanlarımızda gurur duyduğum en önemli özelliğimiz bu. Buna sahip çıkmamız lazım. Ayrı ayrı kültürler, gelenekler ve insanlar olsa bile bir Türkiye mozaiğiyle karşı karşıya kalıyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor.
“İFTAR SOFRALARINDA GÖNÜL ZENGİNLİĞİ ARIYORUM”
Ramazan sofralarınızdan eksik etmediğiniz bir yiyecek var mı?
Su tabi ki vazgeçilmez benim için. Çok şükür ki benim açlığa karşı değil de susuzluğa karşı müthiş bir meyilim var. Su ve zeytin benim her zaman sofralarda olmazsa olmazımdır. İkisini çok seviyorum.
Midemiz bir avuç organ. Bir çorbayla bile doyabiliriz aslında. Ama sofralarda gönül zenginliği arıyoruz. Okyanuslara sığdıramayacağınız gönül doygunluğuna ulaşmak çok zor. Ben onu arıyorum. Benim için gönlümüzü doldurduğumuz sohbetler, hikayeler ve anekdotlar iftar gecelerinin olmazsa olmazıdır.
“RAMAZAN AYINDA TEMPOMDA BİR DEĞİŞİKLİK OLMUYOR”
Ramazan ayı içerisinde çalışma temponuzda bir değişiklik oluyor mu?
Hayır, sair tempomuzda bir değişiklik olmuyor. Biz aynı süratle devam ediyoruz. Yazın festivallere koşturuyoruz. Kışında düğün ve bayi toplantılarımız çok güzel geçiyor. Ramazan’da konserlerimizin formatları normalinden çok farklı. Orada halk, sanat ve tasavvuf müziğimizin yanı sıra ilahilerimize yer veriyoruz. Ufak sohbetler yapıyoruz. Ben gönül sohbetlerinden hoşlandığım ve feyz aldığım için dinleyicilerimizin de bundan hoşlandığını düşünerek araya bir şeyler serpiştiririm. Buradaki şarkılarımız daha çok eğlence değil dinleti maksatlıdır. Fakat düğün söz konusu olduğunda da eğlenceden geri kalmayız tabi ki.
“ELİMİZİ HER KALDIRDIĞINIZDA VURUR, DİLİNİZE GELEN HERŞEYİ SÖYLERSEK ORUÇ TUTMUŞ OLMAYIZ”
Son olarak sevenlerinize Ramazan mesajınız ne olacak?
Başta Moral FM dinleyicilerine ve size saygı ve selamlarımı sunuyorum. Bir de şöyle bir hatırlatma yapmak istiyorum. Her elimizi kaldırdığımızda vurur, dilimize gelen her şeyi söylersek biz oruç tutmuş olmayız. Biz bütün uzuvlarımızla oruç tutmalıyız. Burada amaç sadece açmak kalmak değil. Bedenimizi teski etmenin yanında nefsimizi biraz adam etmektir işin açıkçası. Bu sözleri aslında kendime söylüyorum ama sesli düşündüğümü farz edin. Önümüzde bayram var, kırgınlıklar olmasın. Sevgi, saygı, hoşgörü, tefekkür, tezekkür ve teşekkür gibi bütün güzellikleri yaşadığımız nice bayramlar diliyorum. Bu güzelliklerin peşinde bütün dünya koşuyor aslında. Bunların hepsi bizde mevcut.
Kaynak: İzzet Taşkıran, Haber7.com, 20 Eylül 2008.