Prof. Dr. Muhammed Hamidullah
1961 yılında İlahiyat Fakültelerinde Tefsir ve Fıkıh dersleri veren Pakistanlı ve uzun süre Paris’te bulunan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah anlatıyor:
Fransız mûsıkîşinas Abdullah Gilles Gilbert İstanbul’a gelmiş, Kur’ân-ı Kerîm’in tilâvet edildiği bazı toplantılara katılmıştı. Kendisine bu okunan şeyin bir nazım (şiir) parçası değil de bir nesir olduğu açıklandığında büsbütün heyecanlanıp tesiri altında kalmış ve kısa bir zaman sonra da İslâm ile müşerref olmuştu. Merhûmun bana sonradan bizzat açıkladığına göre;
“Dünyanın bütün dillerinde nazım eserlerinde ritim mevcut olmakla birlikte, bunların hiçbirinin nesir parçalarında ritim görülmemektedir. Kur’ân-ı Kerim bunun bir istisnâsını teşkil eder. Öyle ki Kur’ân-ı Kerim okunurken, herhangi bir âyette geçen sadece tek bir kelime değil, tek bir harf bile atlanacak olsa, bu dinleyenin kulağını tırmalamakta ve şiir okunurken mısralardaki duraklama ve aralıklara riâyet etmeme gibi bir ses bozukluğu ortaya çıkarmaktadır.”
Onun bu îzah ve açıklamasını tam anlamamakla birlikte, takdir edip değerlendirmiştim. Kendisi bir başka gün İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki çalışma odamda beni ziyarete geldi. Pek sinirli ve rûhen üzgün bir hâldeydi:
“–Öyle zannediyorum ki İslâm ile müşerref olan atalarımız, Kur’ân-ı Kerîm’in bazı kısımlarını atlamış (kaybetmiş) bulunuyorlar” dedi.
“–Böyle bir şey nasıl olur?” diye sormam üzerine o, durumu şöyle açıkladı:
“–Kur’ân’ın 110. sûresinin 2. âyetini şöyle okuyorlar: «Yedhulûne fî dînillahi efvâcâ.» Böyle bir okuma mûsıkî açısından imkânsız! (Böyle bir okumaya göre) bu Allâh’ın sözü olamaz!”
Ben durumu idrak edip şöyle bir îzahta bulundum:
“–Bu âyet aslında öyle değil de; «Yedhulûne fî dînillahi efvâcen fe-sebbih» şeklinde okunmalıdır. Efvâcâ kelimesi üzerinde bir duraklama yapılmamalıdır; bilâkis devam edilip fe-sebbih kelimesine geçilmelidir…”
Gilbert büsbütün hayret ve şaşkınlık içinde kaldı:
“–Yâ!.. Hakîkaten böyle mi?!. Gerçekten senin okuduğun gibi ise işte şimdi tamam oldu; şimdi îmanımı tazelemeliyim, Allah beni affetsin!..” dedi.
.
Kaynak: Hamîdullah, Muhammed, Kur’ân-ı Kerim Tarihi, İstanbul 1993, s. 94-95.