Sığınma evlerinin gündeme geldiği şu günlerde, yönümüzü tarihe çevirmeliyiz. Çünkü, Türkiye’deki ilk sığınma evi Osmanlı Devleti tarafından 18. yüzyılda İstanbul Eyüp’te açılmış. Adı Hatuniye Dergâhı. Burada, şiddet gören ve zor durumda olan kadınlara zanaat öğretilip onların kendi ayakları üzerinde durmaları sağlanıyor, psikolojik rahatsızlıkları olanlarsa tedavi ediliyor.
… Psikolojik sorunu olan kadınlar tedavi ediliyordu! Eyüp’teki Hatuniye Dergâhı, diğer adıyla “Karılar Tekkesi”, 100 yıla yakın bir süre, zor duruma düşmüş, şiddet görmüş kadınlara çatı olmuş Osmanlı Devleti’nde. Kaynaklarda anlatıldığına göre, zor durumda olan, şiddet görmüş ve kimsesiz kadınlar buraya sığınıyor ve zanaat öğreniyorlardı. Psikolojik rahatsızlıkları olanlarsa tedavi edilip hayata alıştırılıyordu. Yaşlı kadınlar içinse bir huzurevi görevi görüyordu. Kapasitesi yüz kişilikti ve sadece 18- 80 yaşları arasındakiler kalabiliyordu. Yapının, tam olarak hangi tarihlerde yapıldığı ise ihtilaflı. Çünkü Pier Loti’nin hemen altında 2000 metrekarelik bir alanda kurulu bu mekan, sığınma evi olmadan önce bir Mevlevî tekkesiymiş. Bir başka rivayete göreyse 16. yüzyılda Bektaşilerin kaldığı bir ibadethaneymiş. Ama bilgilerden en sağlıklı olanı 18. yüzyılın başlarında Hoca Hüsamettin tarafından yapıldığı ve bir süre sonra sığınma evi olarak kullanıldığı. Bu yüzden; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, restorasyonu bitirince buraya Hoca Hüsamettin Tekkesi adını vermiş.
13. yüzyılda bile kadın sığınma evi vardı! Kaynaklarda anlatıldığı üzere, Doğu’daki ilk sığınma evi Osmanlı’ya ait değil. Yazar Fatma Aliye’nin Hanımlara Mahsus gazete’de 1895 yılında yayımladığı “Meşahir-i Nisvan-ı İslamiyyeden biri: Fatma binti Abbas” adlı makalesi bu konuda bilgi veriyor. Makalede, Fatma binti Abbas’ın 13. yüzyılda Ribatü’l-Bağdadiye tekkesinin şeyhi olduğu ve tekkede kocasından boşanmış, kocası tarafından kovulan, aciz kalan kadınların korunduğu bildiriliyor.
Tekke restorasyon öncesi harabeydi! Peki, dergah restorasyon öncesinde nasıldı, şimdi nasıl? Mahalle sakinlerinin söylediğine göre, burada sadece tarihî mezarlıklar, cami minaresi bir de harabe bir ev varmış ve defineciler tarafından kazılara maruz kalmış. 1990’larda ise tekkenin bulunduğu bahçe, gecekondularla dolmuş. 2008’de başlayan ve 2010’da biten restorasyondan sonra ise mezarlara bakım yapılmış, bahçeye peyzaj düzenlemesi getirilmiş ve kaynaklarda geçtiği üzere tekke ve tekkeye bağlı mescit yeniden inşa edilmiş. Şimdi Büyükşehir Belediyesi tarafından özel davet ve toplantılar için kullanılıyor. Etrafı setlerle çevrili ve oldukça bakımlı. Bahçesinde çeşit çeşit ağaçlar ve Osmanlı’da kadınlar için kullanılan çiçekli kırık mezar taşlarının sergilendiği bir alan dahi var.
Kaynak: Yesilstil.com, 23.012.2014