1913 doğumlu Roger Garaudy, dinsiz bir ailenin çocuğuydu ama Protestan gençlik Teşkilatı’nın başkanı olmuştu. O, daima arayan bir gençti. 30’lu yılların şartlarında Fransız Komünist Partisi’ni bulmuştu. 1956’da da Komünist Parti Siyasi Büro Şefi olmuştu. Daha sonra, Marksist Araştırmalar ve İncelemeler Enstitüsü’nün müdürlüğünü yürüttü. Marksist felsefe konusunda çok sayıda eser yazdı.
Hatta onun için, “Marks’ın bütün eserleri ortadan kalksa, Garaudy onları yeniden yazabilir” deniyordu…
1968’de Rusya’nın Çekoslovakya’yı işgaline karşı çıkıp Fransız Komünist Partisi’ni tenkit edince partiden atıldı.
Oysa ki Garaudy, yıllarca miletvekili ve senatörlük yapmış, hatta tek başına girdiği cumhurbaşkanlığı seçiminde de yüzbinlerce kişinin oyunu almıştı.
Politik hayatı sona erince, ilmi ve fikri çalışmaları ağırlık kazandı. Batı medeniyetinin problemleri, komünizmin çıkmazları, üçüncü dünya ülkelerinin meseleleri üzerine eğildi. UNESCO’ya bağlı Medeniyetler Diyalogu için Milletlerarası Enstitü’yü kurdu. Artık diğer medeniyetlerle olduğu kadar, İslam’la da yüzyüze geliyordu.
Aslında o daha 1940 yılında İslam’dan etkilenmişti. “Bana Sorbon’daki on yıllık tahsilimden daha çok şey kazandırdı” dediği olay şöyleydi:
“Gizli örgüt kurmak suçundan tutuklanıp Cezayir’deki bir kampa yollanmıştı. Kampta düzenlenen bir ayaklanmanın elebaşılarından olduğu için, Fransız komutan tarafından kurşuna dizilmek istenmişti. Ancak, Fransız komutanın “Ateş” emrine uymayan Cezayirli askerler sayesinde hayatı kurtulmuştu.
‘Neden ateş etmediler? Bizi sevmeleri için hiçbir sebepleri yok ki…’ deyince, Müslüman Cezayirli Teğmenden aldığı cevabı hayatı boyunca unutamaz: “Evet, sizi sevmeleri için hiçbir sebepleri yok ama bir Müslüman savaşçısı için silahsız bir insana ateş etmek, askerlik şerefiyle bağdaşmaz.”
Bu olaydan sonra İslam kültürü üzerine bilgi edinmek ister. Ancak Milli Kütüphane’de yüzeysel bilgiler dışında köklü ve esaslı bir esere rastlayamaz.
Cezayir’deyken Müslüman Alimler Birliği’nin başkanı Beşir İbrahim ile görüşür ve çok etkilenir. Onun dilinden Garaudy’nin gönlüne İslam tohumu ekiliştir ama bunun yeşerip sürgün vermesi için 40 yıl beklemek gerekecektir.
Medeniyetler diyaloğu için kurduğu enstitü, Garaudy’nin ilim açısından İslam’a ciddi manada yönelmesini sağladı. Orada Batılı olmayan ülklerin dünya kültürüne katkılarını inceledi. Böylece Batı insanındaki üstünlük kompleksinin ve bu vehimden kaynaklanan monoloğun duracağını düşünüyordu.
O Batı medeniyeti ki, ferdiyetçiliği yüceltiyor, insanın insani boyutlarını güdükleştiriyor ve beraberce yaşama duygusundan uzaklaştırıyordu. Zira bu medeniyetler, ilimle hikmet arasına aşılmaz duvarlar örüyordu.
İnsanlığın artık kendisini tüketen bu medeniyetten kurtulması gerekiyordu.
Garaudy’nin bu düşüncelerini anlattığı kitapları, İslam’a giden adımlarıydı. Bu kitaplar, “Yaşayanlara Çağrı, İslam’ın Müjdeleri, İslam İstikbalimize Yerleşecek” adlarını taşıyordu.
İslam’a gelişinde son adımı Katolik Kilisesi’nin attırdığını söylemişti. Çünkü kilise Filistin Müslümanları’nın aleyhinde ve Yahudiliğin, hatta Siyonizmin lehindeydi.
Nihayet 1981’de 68 yaşındaki Garaudy, bütün dünyaya Müslüman olduğunu, Le Mond gazetesinde yazdığı başyazı ile ilan ediyordu.
“Niçin Müslümanım?” başlığını taşıyan bu yazı, özellikle Marksistler üzerinde çok etkili oldu… Olaya türlü yorumlar getirildi. Hatta Garaudy’nin samimi olmadığı bile iddia edildi.
Ancak Garaudy, İslam kültür ve medeniyetiyle ilgili çalışmalarını o yıldan beri sürdürmektedir.
Ona göre İslam’ı seçmek aslında çağı seçmek demektir. İnsanın aradığı bütün soruların cevabı İslam’dadır. İşte İslam hakkındaki düşünceleri:
“İslam çağları arkasında sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların arkasında sürüklendi. Çünkü İslam dışındaki bütün dinler, zamana uyduruldu, reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar çağlara göre tahrif edildi. Kur’an ise indirildiği günden bugüne hep zamana hükmetti. O, zamanı değil, zaman onu takip etti. Zaman yaşlandıkça Kur’an gençleşti.
Komünizmin de kapitalizmin de insanlara huzur vermediğini yaşayarak öğrendim.
İslam’da huzur buldum. 20 yaşından beri aradığım mutluluğu 60 yaşında kavuştum.
İnsan hayatının anlamı imandadır… İslam toplumu iman esasları üzerine kuruludur. İslamiyet kendisinden önceki peygamberleri ve kitapları da kabul ediyor. Evrensel bir dindir İslam…”
…
Bu fikirlerin sahibi olan Garaudy bugün, kurduğu Garaudy Vakfı ile Endülüs medeniyetinin tanıtımını yapıyor. Kurtuba Müzesi’nde İbn-i Bacce’ye ait cerrahi aletlerin de bulunduğu çok sayıda eseri sergiliyor. Garaudy ayrıca kitaplar, belgeseller, konferanslar, enstitüler yoluyla çok sayıda kişinin İslam’ı öğrenmesine de vesile olmaktadır.
Kaynak: Vehbi Vakkasoğlu, Eğitim Bilim Derg., Şubat 2001, s. 84-85.