Sakal Bırakmak “Farz” Değildir!
Gelenek, erkeklerin sakal bırakmasını âdeta İslam’ın en önemli şartı, hatta farz gibi sunar. Sakal (lihye) kelimesi Kur’an’da tek bir yerde geçer:
“(Harun) Ey annemin oğlu! Sakalımı ve başımı tutma…” (Taha [20] 94). Görüldüğü gibi bu ayetin sakal bırakmanın farz oluşu veya sakalı kesmenin haram olması ile hiçbir alakası yoktur.
Kur’an, Abdullah oğlu Muhammed’i değil, Rasul (Elçi) Muhammed’i (as) bize üsve-i hasene (örnek, rol model) olarak tanıtır (Ahzab [33] 21). Dolayısıyla Muhammed’in (as) bize örnekliği her konuda değil, rasul / elçilik ile ilgili konularda geçerlidir. Kur’an’a baktığımızda sakalın, elçinin getirdiği mesaj ile, yüce ahlakla (Kalem [68] 4) hiçbir alakası yoktur.
Tıraş bıçağı, tıraş makinesinin olmadığı dönemlerde erkeklerin sakallı olması gayet normaldi. Tüm müşrikler gibi Rasulullah’ın da sakalı vardı. Allah Elçisi, diğer insanlardan farklı bir kıyafet veya dış görünüşe sahip değildi.
Sonuç olarak sakal bırakmak veya bırakmamak dini değil, kişinin kendi tercihine bırakılmış bir konudur.
Kur’an’a göre Mü’minlerin alameti farikaları (ayırt edici özellikleri) sakal, sarık, cübbe vs. değil;
takva, salât, salihat, adalet, ahlak gibi değerlerdir.