1995 yılında İslam’a girdim. Daha önce Hıristiyan bir kariyerim vardı. Katolik Kilisesi’nde rahip yardımcısı görevindeydim. Haftada iki defa kilisede, ayin sırasında görevliydim. Fakat iki yıl sonra, yaklaşık 15 yaşımda Katolik Kilise’de aslında bir ‘Tanrı’ olmadığını fark ettim. Bu kilise görevine rağmen, içimde bir boşluk vardı. İnanç olmadığı zaman insan kendine başka tanrılar edinmeye başlıyor. Paraya tapıyorsunuz, uyuşturucu satıyorsunuz, kullanıyorsunuz. Her üç ayda bir sevgili değiştiriyordum. Ben aslında hazza ve diğer tüm boyun eğilen tanrılara ‘tapıyordum.’ Fakat önemli olan şey şu ki ruhum bu boşluk ‘cehenneminde’ artık bir kurtuluş için çırpınıyordum. Bunun için de Budizm gibi birçok dinle ilgilenmeye başladım. Fakat sonra ‘tesadüfen’ Müslüman olan bir bayanla iletişim kurdum. Onun vasıtasıyla korkumu yenerek camiye gittim. İlk defa camiye gittiğimde, oradaki kardeşler sayesinde ilk defa kalbim, bir yaratıcının var olduğunu hissetmeye başladı. Bu öyle bir duygu ki, insanı tamamen huzura kavuşturuyor. Bundan sonra kendi kendime, ‘teori, yani bilgiler de uyarsa, bu iş tamamdır.’ Kur’an-ı Kerim ve başka kitaplar aldım. Kur’an benim için sanki çok sihirli bir şey gibiydi. Kur’an, İncille karşılaştırılabilecek bir şey değildi. Kur’an benim için çok ayrıntılı bir kitap. Onu okuyunca ruhumda bir şeyler oluşturuyor. Yaklaşık yarım yıl sonra artık % 100 emin olarak İslam’a girmeye ve kelime-i şehadeti söylemeye karar verdim. 1995 yılında İslam’a girdim. Hiçbir gün bu kararımdan dolayı da pişmanlık duymadım. Ruhum ve hatta şimdi tüm ailem için bir yol bulmuştum. İnşaallah da Allah’ın bir kulu olarak da vefat edeceğim. Elhamdülillah. Herkese, Kur’an’la ilgilenmelerini tavsiye ediyorum.