Mustafa İslamoğlu
El-Esmaülhüsna’ya, hayata müdahil olan bir özne gibi mi, yoksa hafızaya dâhil eden bir nesne gibi mi muamele edeceğiz? El-Esmaülhüsna’nın nenelleştirilme sürecinde en büyük etken, “Elbet Allah’ın 99 ismi vardır, bunları ihsâ eden herkes, kendini cennete girdi (bilsin).” (el-Makasidu’l-Esna, 150) hadisinin yanlış anlaşılmasıdır. Yanlış anlamanın odağında da, hadisin anahtar terimi olan “ihsâ etme”nin doğru anlaşılmaması yatmaktadır.
Allah Rasulü’nün Alemlerin Rabbini bilme, tanıma ve anlama konusunda anahtar niteliğindeki bu hadisini, “99 kelimeyi ezberleyen kesinlikle cennete girmiştir” şeklinde anlamak, öncelikle Allah Rasulü’nü tanımamak, sonra Kur’an’ı tanımamak, en nihayet Allah’ı tanımamaktır. Allah’ı tanımamıza yardımcı olmak için ifade buyurulan bir hadisten, Allah’ı tanımayan bir aklın elde edeceği sonuçlar çıkarmak, hayli düşündürücüdür. Hiç şüphe yok ki, cennet ucuz, cehennem de lüzumsuz değildir.
“Elbet Allah’ın 99 ismi vardır; bunları ihsâ eden herkes, kendisini cennete girdi (bilsin).” Hadisin anahtar kelimesi olan ‘ahsâha,’ ‘hasâ’ kökünden türetilmiş bir kelimedir. Hasâ mine’n-Nas, “cemaat” anlamına gelir. El-husât, “akıl” anlamında kullanılmıştır. Arap, ahsaytu’ş-şey cümlesini, “güç yetirdim, üstesinden geldim” anlamına kullanır. Kelimenin kökü olan hasâ, yetiştirmek (enbetehu), ekim yapmak, tohum üretmek anlamına gelir. Testis, bundan dolayı aynı kökten gelen husye ile adlandırılmıştır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi kelime zengin bir anlam alanına sahiptir. Netice olarak, ihsâ etmek tedebbür ederek tedbir üretmek, taakkul ederek illetlerle gayeler arasında bağ kurmak, tezekkür ederek fıtrata nakşedilen huduri bilgiyi hatırlamak gibi tüm düşünce süreçlerini ifade eden tefekkür yanında, zihnin bilinenden bilinmeyene geçişi (tabir), sevileni elde etme arzusu (rağbet), korkulandan sakınma duygusu (rehbet), yüceltme ve büyük görme hissi (taazzum), nimeti dile getirme kadirşinaslığı (tahdis) gibi birçok anlama gelir. Kelimenin bütün bu anlamlarından yola çıkarak ahsâha ifadesi, “Allah’ın esmasını tespit etme, üzerinde düşünme, bir tohum eker gibi hayatın kalbine ekme, onların birbiriyle, hayatla, insanla ve kâinatla olan bağlantısını keşfetme, anlama, kavrama, yaşama, onlarla Allah’ı yüceltme, Allah’a yaklaşma vesilesi kılma ve Allah’ın sevgisini yitirmekten korkma” anlamlarına gelir.
…
İbn Hacer, hadisteki ahsâha’nın ne anlama geldiğini enine boyuna tartışmıştır. Burada ulemadan farklı isimlerin “ihsâ etme” kavramına getirdikleri farklı yorumları nakleder. Mesela İbn Battal, ihsâ etmeyi “el-Esmaülhüsna’yı hayata uygulama, onlarla amel etme” biçiminde anlar. Onun verdiği örneğe göre kul, el-Esmaülhüsna’dan er-Rahim ve el-Kerim isimlerinin gereklerine uymalıdır. Allah kulunda bu esmanın yansımasını görmek ister. İnsanın merhamet ve şefkatle donanmasını, bu isimlerin insandaki tecellisi, insanın Allah’ın esmasıyla ahlaklanması olarak görür. İbn Hacer, bu isimleri ezberleyip de onları hayatına gereği gibi koymayanları, Kur’an’ı ezberleyip de onu uygulamayı koymayanlarla bir tutar.
İbn Atiyye, el-Esmaülhüsna’yı ihsâ etmeyi, saymak, hıfzetmek, bunlara ve içeriklerine iman etmek, bu esmayı yüceltmek, onların sırrına ulaşmaya rağbet etmek, ilahi esma arasındaki ve bunlarla hayat ve insan arasındaki irtibatları keşfetmek (i’tibar)” olarak açıklar. İbn Hacer Usayli’den de şunu nakleder: “Ahsâha ile kastedilen sadece sayıp sıralamak değildir. Zira bu kadarcığını sapkın ve yoldan çıkmış biri de yapabilir. Bununla asıl murad edilen, el-Esmaülhüsna’yı hayata geçirmektir.” Ebu Nuaym el-Isfahani de şöye der: “Hadiste geçen ihsâ etmek, el-Esmaülhüsna’yı sayıp sıralamak değildir. Asıl ihsâ etme, o esmayı hayata geçirmek, ilahi isimlerin anlamları üzerinde düşünmek, onları kavramak ve onlara gereği gibi iman etmektir. İbn Hacer bu meyanda daha başka isimlerden birçok nakilde bulunur (el-Fethu’l-Bari, XI, 225-227).
Sahih rivayet, el-Esmaülhüsna’yı ihsâ eden kimsenin cennete gireceğini müjdelemekte, fakta bu isimlerin bir listesini vermemektedir. Bu listeyi veren rivayetler ise, güvenilir değildir. Üstelik iki ayrı rivayette iki ayrı isim listesi vardır. Sayanı ve ezberleyeni cennete götürecek olan, hangi rivayette yer alan hangi listedir! İbn Hacer de bu sorunu, yukarıda alıntıları yaptığımız pasajın devamında tartışmaya değer bulur. Cennete götürecek liste birbirinden 25 isim farkıyla ayrılan Tirmizi listesi mi, İbn Mace listesi midir? Elbette ikisi de değildir. Çünkü ilgili yerlerde açıklandığı gibi ortada Allah Rasulü’ne nisbeti kesin ve güvenilir bir liste yoktur. O halde Allah Rasulü bu hadisle neyi teşvik etmiş olmaktadır?
Açıktır ki, müminlerin Kur’an’ı titizlikle okuyup anlamalarını, üzerinde tefekkür ve tedebbür etmelerini, Allah’ı kendi zâtını tanıttığı vahiyden yola çıkarak bilmeye, tanımaya ve anlamaya çalışmalarını istemiştir. Bu sayede hem ilahi vahyin inşâsına teslim olup tasavvurlarını, akıllarını ve şahsiyetlerini vahye inşa ettirecekler, hem de terbiyesine teslim oldukları Rablerini tanıyacaklardır.
Kaynak: Mustafa İslamoğlu, Alemlerin Rabbi Allah (cc) Bilmek-Tanımak-Anlamak, 13. bsk., Düşün Yay., İstanbul Ağustos 2011, s. 96-99.