Yeni bir araba alan arkadaşımı, kışın soğuk bir günde eve yaya giderken gördüm. Canının sıkıldığı her hâlinden belli oluyordu. Sebebini sorduğumda, arabasına antifiriz koymayı ihmal ettiğini, bu yüzden radyatörün çatladığını ve arabasını tamire verdiğini söyledi. Daha sonra antifirizin “etilen glikol” denilen bir madde olduğunu ve radyatördeki suya ilâve edilerek suyun donmasını engellediğini öğrendim. Normalde su, 0 derecenin altındaki soğuklarda donarak buza dönüşür. Buzun hacmi daha geniş olduğu için bulunduğu kabı parçalar. Antifiriz ilâve edilirse, donma derecesini azaltmakta ve suya katılan antifiriz miktarına göre 50 derece soğukta bile donma olmamaktadır.
Bu olay bana bitkileri hatırlattı. Kışın bitkilerden başka diğer canlılar sığınacak bir yer bulup soğuktan korunabilirler. Ama bitkiler, kökleriyle toprağa bağlı oldukları için başka bir yere hareket edemezler. Ancak bitkileri yaratan kudret onlara öyle bir sistem koymuştu ki, en şiddetli soğuklara bile dayanabilirlerdi.
Nasıl mı diyeceksiniz?
Kışa girerken soğuğun tesiriyle bitki hücrelerinde suda çözünebilen küçük moleküllerin miktarı artar. Bunların başında sakkaroz, gliserol ve prolin gibi organik maddeler ile çeşitli tuz ve iyonlar gelir. Bu maddeler, hücrelerde bir çeşit antifiriz vazifesi yaparlar. Bu konuda yapılan araştırmalarda, soğuğa maruz kalan bitkilerde bu maddelerden ayrı olarak çok özel ve küçük proteinlerin sentezlendiği görülmüştür. Bu proteinler, soğuğa dayanıklılığı artırdıkları için “antifiriz proteinleri” adını almakta ve özellikleri, ilim adamlarınca sürekli araştırılmaktadır.
Bitkiler de, diğer canlılar gibi hücrelerden meydana gelirler. Her hücre başlı başına bir sistemdir. İçerisinde su ve çeşitli maddeler ile değişik vazifeler yapan organeller bulunur. Hücre içinde buz teşekkül ederse, her birisi birer fabrika gibi çalışan bu organeller tahrip olur. Hücrelerin etrafı geçirgen bir duvarla kuşatılmıştır ve hücre aralarında boşluklar bulunur. Havaların çok soğuduğu günlerde, hücreler arasındaki boşluklarda bulunan su kolayca donar. Çünkü burada antifiriz maddeleri bulunmamaktadır. Ancak bu kısımdaki buzlanmalar hücrelere zarar veremez. Hücreler arasındaki su donarken, hücre içindeki suyun bir kısmı dışarı verilir. Böylece hücrelerdeki su miktarı hiç yok denecek kadar azalırken, antifiriz maddelerinin konsantrasyonu artar ve hücre içerisinde buz teşekkülü engellenmiş olur. Baharda havaların ısınmasıyla beraber hücreler arasındaki buz eriyerek suya dönüşür ve tekrar hücreler tarafından emilerek içeriye alınır.
Yukarıda ifade edilen İlâhî sistem, esasında yeryüzündeki hayatın devamlılığını sağlayan binlerce kusursuz sistemden biridir. Ve bunlardan birinin dahi eksik olması, hayatın sona ermesi mânâsını taşıyabilir. Kâinatta geçerli olan muhteşem kanunlara göre insanların hayatı bitki ve hayvanlara, hayvanlarınki de bitkilere bağlı kılınmıştır. Dolayısıyla sadece bu antifiriz sisteminin bulunmaması hâlinde bile, insanoğlunun hayatını devam ettirmesi imkânsız olabilir.
Eğer kışın soğuğu altında yeşil bir bitki görür ve karları delerek gün ışığına çıkan bir kardelene rastlarsanız, bu antifiriz sistemini ve onu bitkilere yerleştiren kudreti hatırlayınız. Yaradılışımızın önemli bir vazifesi olan “tefekkür” sırrının küçük de olsa bir numunesini elde etmekle başka bir sevinç duyacaksınız…
Kaynak: Prof. Dr. İsmail Kocacalışkan, Zafer Derg., Şubat 2006, sayı: 350.