Pes Etmediği İçin Allah’ın Ödüllendirdiği Kadın: Havle bint Salebe
Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz / Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı
Havle bint Sa’lebe isimli bir kadın, amcasının oğlu Üvveys ibn Samit ile evli bulunuyordu. Kocasından çocukları vardı ve yaşı da hayli ilerlemişti. Kocası, cahiliye döneminde bilinen bir yemin etmişti. Zıhar yemini yapmak ise cahiliye hukukuna göre kadının kesin olarak kocasından boşanmasını gerektiriyordu. Zıhar, kocanın hanımına, “Sen bana annemin sırtı gibisin.” sözünü sarf etmesi ile gerçekleşiyordu. Adam bu şekilde bir yemin etmişti. Fakat, sonradan pişman olmuş ve eşinden ayrılmak istemiyordu.
Hanımı olan Havle ise bir çare bulmak üzere Hz. Peygamber’e giderek boşanmamak için bir yol aramış, bunun için de Hz. Peygamber’den ricada bulunmuştu. Fakat Allah elçisi ona bir çare bulamamış, “Bana göre sen kocana haramsın!” buyurmuştu. Fakat kadın yine talebinde ısrar ederek ricasını tekrarlamış ve kocasının zıhar yemini ederken boşanmaktan söz etmediğini de vurgulamıştı. Fakat Hz. Peygamber ona yine, “Bana göre sen kocana haramsın, bu konuda bana başka bir şey bildirilmedi.” buyurmuştu. Fakat kadın yine tekrar tekrar ona ısrarlı bir şekilde bu isteğini arz etmeyi sürdürdü. Fakat Allah elçisi tekrar, “Sen ona haramsın!” cevabını verince kadın en son olarak, şikayetini Allah’a arz ederek, “Ben fakirliğimi, ihtiyacımı ve bu zor durumumu Allah’a arz ediyorum. Ey Allah’ım Rasulünün diline bir vahiy indir.” tarzında yakarışta bulunmuş ve Hz. Peygamber’in huzurundan ayrılmayarak beklemeye devam etmişti. Bu arada Hz. Aişe validemiz, Hz. Peygamber’in başını yıkamaya başlamıştı. Beklemede bulunan Havle sabırsızlanakak yine, “Ey Allah’ın Elçisi! Benim bu işime bak. Ey Allah’ın peygamberi! Sana kurban olayım.” dedi. Hz. Aişe ise, “Sözünü kısa kes, Allah’ın elçisinin yüzünü görmüyor musun?” dedi. Vahiy geleceği zaman Hz. Peygamber’in yüzünde bir değişme ve halinde bir ağırlık, bir uyku basması durumu olurdu. Bu kez de aynı şey olmuştu. Hz. Aişe, kadına, vahyin inmekte olduğunu anlatmak istemişti. Hz. Peygamber’in vahiy hali sona erince kadına, “Kocanı çağır!” buyurdu. Kadın kocasını çağırdı ve Hz. Peygamber ona inen şu ayetleri okudu:
“Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitti. Allah, ikinizin birbirinizle konuşmanızı işitir. Çünkü Allah işitendir, görendir. Sizden kadınlara zıhar edenler (sen bana, annemin sırtı gibisin diyenler), bilmelidirler ki o kadınlar, onların anneleri değillerdir. Onların anneleri, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Onlar, çirkin ve yalan olan bir söz söylüyorlar. Bununla beraber Allah, affedicidir bağışlayıcıdır. Kadınlarına zıhar edip sonra söylediklerinden dönenler, eşleriyle temaslarından önce bir köleyi hürriyete kavuşturmalıdırlar. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızı haber almaktadır. Buna imkân bulamayan, temaslarından önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurmalıdır. Allah’a ve Elçisine inanmanız (onların sözlerini doğrulamanız) için bu hükümler konmuştur. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır (bu sınırları tanımayan) kâfirler için acı bir azab vardır.” (Mücadele [58] 1-4).
İslam’ın gelişinden önceki cahiliye hukukuna göre, zıhar yapan erkekler kesin olarak eşlerini boşamış sayılıyorlardı. İslami dönemde ilk meydana gelen bu olayda ise, kadın bunu mantıklı bulmayıp, kendisinin bu yaşlılık ve yoksulluk döneminde perişan olacağını, çocuklarının sıkıntıya düşeceğini ve ailesinin dağılacağını dikkate alarak Hz. Peygamber ile adeta tartışıp ısrarlı talepleri ile çözüm bulamayınca, problemlerini çözmek üzere şikayetini Allah’a iletmiş, sonuçta Allah’ın gönderdiği vahiy ile hem kendisinin hem de bundan sonra gelecek kadınların probleminin kesin olarak çözüm bulmasını sağlamıştır.
Kaynak: Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz, Kur’an’da Kadın Hak ve Özgürlüğü, Bayrak Yay., İstanbul Aralık 1999, s. 25-26.
*************************************************
Ayet, haksızlığa uğrayan kadının, hakkını savunma hakkına sahip olduğunu gösteriyor. Havle, suç işlemeden, sadece bir organının kayınvalidesine benzetilmesiyle boşanacaktı. Bu ayet, bindörtyüz yıl önce, haksızlığa uğramış ve suçsuz yere evden atılmak durumuyla karşılaşmış bir kadına, hakkını peygamber ve devlet başkanı huzurunda arayabilme özgüvenini vermesi bakımından dikkat çekicidir. Ayet, kadına fikrini savunma, düşüncesini ifade etme özgürlüğü verdi. Kadının beyni, erkeğin beynine köle olmaktan kurtulmuş, Peygamberin huzurunda düşüncesini hür bir şekilde ifade etme hürriyetine kavuşmuştur. Mücadele suresinin 1. ayeti kadının savunduğu fikri desteklemektedir.
Kaynak: Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı, Kadın, Sevgi ve Temel Haklar, Bayraklı Yay., İstanbul Eylül 2001, s. 56-57.