Yıllardır yaptığınız müzikle hem kaliteyi yakaladınız, hem de geniş kitlelere ulaşmayı başardınız. Nedir hem başarılı olmanın, hem de popüler bir çizgiyi yakalamanın yolu?
Teşekkür ederim. Ben sizin söylediğinizi yapmak istiyorum. Umarım ki, becerebiliyorumdur. Bana göre, sırf satmak için bir şey yapmak ayıptır. Hayatım boyunca bunu yapmadım. Ama yaptığınız şeyi kalben yapıyorsanız ve satıyorsa, bu iyi bir şeydir.
Kalbinizden gelerek yaptığınız şey karşılığını buluyorsa birilerine ulaşıyorsa bu hakikaten iyi bir şeydir. Geriye dönüp baktığımda 1969’dan 2013 yılında çıkardığım son plağım ‘Mevsim Hala Sen’e kadar Allah nasip etti ve bu duyguyu hep yaşadım.
Doğallığı nasıl yakalıyorsunuz?
Allah insana bir güzelliği nasip ederken ‘Bir de size akıl verdim’ der. Ben Cenab-ı Allah’ın verdiği o aklı epey zorluyorum. Benim şarkılarımda her şey sanki çok doğalmış gibi gözüküyor. Ben onu şuna benzetiyorum; Alain Delon’un saçlarını dağınık gözüksün diye tam bir buçuk saat tararlarmış. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Dağınık ve sanki çok düşünülmemiş gibi yalın, ama çok düşünülmüş işler yapıyorum. Bunun sebebi de samimi olmakta yatıyor. Ben hiçbir zaman bir şarkıcı gibi yaşamadım. Hâlâ da yaşamıyorum. Normal bir insan gibi sürdürüyorum hayatımı. Ben beğenirsem insanlar da beğeniyor.
BU TOPRAKLARIN SESİ OLMAK İSTEDİM
Çok erken yaşlardan itibaren kendi şarkılarınızı yazıyorsunuz. Nasıl başladı bu serüven?
Ben şöyle bir sentez içinde büyüdüm. İlk tanıştığım enstrüman bağlamadır. Sonra melodika, akordeon ve gitar geldi. İlk olarak türküler, daha sonra Amerikan kulüplerinde İngilizce şarkılar söyledim. O zamanlar yaklaşık 19 yaşlarındaydım ve “Niye onların şarkılarını söylüyorum, Benim fikrim yok mu?” diye düşündüm. Bu süreçten sonra kendime “Bu toprakların şarkılarını yazacağım” dedim. Ve ondan sonra kendi şarkılarımı yazmaya başladım.
Sevgiye çok sık atıfta bulunuyorsunuz. Neden?
Sevgi çok az da onun için. Bir şeyi konuşuyorsak, onun azlığından konuşuyoruzdur. Bir gün sevgi çoğalırsa, onu konuşmak ihtiyacı hissetmeyeceğiz. Türkiye’de sevgi küçüklükten itibaren hep aç olduğumuz bir şey. Mesela ben bir asker çocuğuyum ve köken olarak da İç Anadoluluyum. Kimsenin çocuğunu alıp da bağrına bastığını görmedim. Hep bir mesafe vardır. Öyle olduğunu düşündüğüm için de “Yemin Ettim” albümümde “Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde buluşuruz” sloganını kullandım. Bu diğer çalışmalarda da böyle devam etti.
Sevgi hayatta neye karşılık geliyor?
Bir toplum, birbirine saygısı ve sevgisi olan iki kişiden doğacak çocuklarla ve sonra onların çocuklarıyla oluşur, gelişir. Eğer burada sevgi, hürmet yoksa, çocuklar sevgisiz olur ve insanlar hem yaşamın, hem de birbirlerinin kıymetini bilemez olurlar. Kıymet bilmeyen insanlar da ne yaptıklarının farkında olmazlar ve amaçsız kalırlar.
Eserleriniz ortaya çıkarken en çok neye özen gösteriyorsunuz?
Bana göre müzik çok önemlidir. Her seferinde onu hep belirli filtrelerden geçirdim. Kullandığım cümle yerine başka bir şeyi tercih etsem, çok daha fazla satardı ama ben bunun günahından hep uzak durdum.
ADAM OLMADAN BAŞKA ŞEY OLUNMAZ
Yaşamda en çok neye önem verirsiniz?
Adam olmaya. Benim yaşamımda ilk önce adam olmak önemlidir. İnsanlar eğer adamsalar, benim için kıymetlidirler. Kişilerin nerede oldukları ve mevkileri benim için önemli değildir. Aynı şey benim için de geçerlidir. Ben nerede olursam olayım, adam olmadıktan sonra hiçbir şey ifade etmem.
ADAMLIK DİN KİTAPLARINDAN ÖĞRENİLİR
Adamlık öğrenilir mi?
Bana göre adamlığı en güzel din kitapları anlatır. Benim kitabım da Kur’an-ı Kerim. Ben adamlığı oradan öğreniyorum. Doğru bir insan ve doğru bir kul olmak meselesi benim için vazgeçilmezdir.
PEYGAMBERİMİZ GİBİ YAŞARSAK DOĞRU YAŞARIZ
Din, ne kadar ve nasıl sirayet etmeli yaşama? Sınırı, dengesi nedir bunun?
Dengesi, sünneti Peygamber Efendimizin yaşadığı gibi yaşamaktır. Bence ‘had’, ‘sınır’ oradadır. Sabahtan akşama kadar vakti ibadetle geçirmek aşırıya kaçmaktır. Ama Peygamber Efendimiz gibi yaşarsak, doğru yaşarız. Her şeyin aşırısı zarardır. Kalp yapmak, insan sevindirmek ve eve lazım olan halıyı da camiye vermemek meselesi önemlidir. Karnın tokken açı düşünebiliyorsan, sıcaktayken soğukta olan için üzülüyorsan adam olmaya başlıyorsun demektir.
BÜYÜK DEDEM İMAM, BABAM ASKERDİ
Kişinin seçtiği meslekte, hayata bakış açısında içinde yetiştiği ailenin etkisi yadsınamaz. Nasıl bir aile ortamınız vardı?
Benim dedem, babam, amcalarım subaydı. Dedemin babası tabur imamıydı. İnsan olmak ya da insana hizmet etmekten keyif alan insanlar benim ecdadım. Benim yapmaya çalıştığım da o mirası sürdürmek.
YARATMAK ALLAH’A MAHSUSTUR
Siz nasıl bir miras bırakmak istiyorsunuz?
Aynı şeyleri bırakmak istiyorum. Öncelikle ben meşhur olmanın önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bazen kollarına, atletlerine imza attırmak isteyenler oluyor. Ben de “Bizi putlaştırmayın” diyorum. Kırk yıldır söyledim söylemeye de devam edeceğim. Mesela bestecilik için bazıları ‘yaratıcı’ ifadesini kullanır. Ama biz sadece var olanı toplayıp bir araya getiriyoruz. Yaratmak sadece Allah’a mahsustur.
Ne kadar süredir bu düşüncelerinizi ifade ediyorsunuz, yeni mi?
Eski arşivlere girip bakarlarsa, bu söylediklerimi de yıllardır söylediğimi görürler. Ben bu sözleri bugün söylüyor değilim.
Çocuklarınızla ilişkinizde bu bakış açınızı nasıl örneklersiniz?
Biz nasıl yaşıyorsak, çocuklar da bizi örnek alıyor. Benim eşim evde ikinci kata çıkarken ben ona “Allah’a emanet ol” derim. O da aynı şekilde mukabele eder. Kızımız birisi giderken ona ‘bye bye’ demez. Ya “Hoşça kal” der ya da “Allah’a emanet olun” der. Biz de bundan çok memnunuz. Çünkü bu ifadeler birisine ‘bye bye’ demekten çok daha manalıdır. Aslı Gönül de, büyük kızım Beste de böyle yaşadı. Şu anda Aslı Gönül derslerinde çok başarılı. Ama beni ilgilendiren ve kalbimi okşayan tarafı, öğretmenlerinin veli toplantısında annesine kızımın bir insan olarak mükemmel olduğunu söylemeleridir.
Son yıllarda müziğin kalitesini kaybettiği eleştirileri mevcut. Siz ne düşünüyorsunuz bu hususta?
Aslında bu müziğin bozulmasından kaynaklanmıyor. Bir şekilde toplum mühendisleri dünyaya şekil vermeye çalışıyorlar. İnsanların manevi taraflarını ve onlarını birbirlerine kenetleyen yanları yok etmeye çalışıyorlar. İnsanları bireyselleştirerek istedikleri şekli vermek istiyorlar. Müzikte de aynı şey söz konusu. Ben çocukken bu memlekette söylenen şarkıların “Bir Bahar Akşamı Rastladım Size” şeklinde sözleri vardı. Daha sonra ortaya başka şarkılar çıkmaya başladı. Toplasanız bunların geçmişi yirmi senedir. Bu şarkılarda kaba tabirle “Hadi anca gidersin” şarkıları.
ŞİMDİKİ ŞARKILAR AİLE BİRLİĞİNİTEHDİT EDİYOR
Bu durumun sakıncaları nedir?
Mesela evlilik müthiş hoşgörü isteyen ve ‘biz’ olmaya çalışılan bir yapıdır. Şimdiki şarkılarda ise “Ben varım. Ben böyle yaparım. İşine gelirse” gibi sözlere rastlıyoruz. Bu da aile birliğini ve toptan dünyanın hayata bakışını değiştiriyor. Bu tarz şarkılar, aile, saygı ve sevgi kavramlarını doğrudan hedef almış durumda. Ben eminim ki, “SEVGİYLE VE ROMANTİZMLE DALGA GEÇENLER ASLINDA BUNA EN ÇOK İHTİYAÇ DUYANLARDIR”.
Eski güzel günlere dönüş mümkün müdür?
Her şey aslına rücû eder. İnsanda insanlığın her türlü hali vardır. Ve şu an o hallerden sadece bir tanesi ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Bu hâl pekâlâ unutulup tekrar doğru haline dönebilir. Ben bunun mücadelesini veriyorum.
HELALİ HARAMI BİLEN GÖNÜL HUZURUYLA YAŞAR
Bir toplumdan değerler çıkartıldığı zaman geriye ne kalır?
Öğretmenimizi yolda gördüğümüzde önümüzü iliklediğimiz, birilerinin filesini almak için koştuğumuz ya da top oynayan ağabeylerin susadığında ‘Ah benden istedi suyu’ diyerek koşup getirdiğimiz günler, insanların insan olarak yaşadığı günlerdi. Bunların hepsi vicdandır. Siz bacası tüten evinizdeyken komşunuz soğukta oturuyorsa, ona yardım etmiyorsanız bu yasal olarak suç değildir ama günahtır. Yalan dünya ayrı mesele, bu dünyada imtihanda olduğumuzu unutmamak ayrı mesele. Önce kul hakkı denilen bir şey var. Buradan başlanırsa devamı geliyor zaten. Bunların hiçbirinden haberdar olamayanlar da var. Ne diyebilirim ki! Allah ıslah etsin.
ALLAH SÜRECİ MUVAFFAK KILSIN
Kürt meselesinin çözümü yönünde önemli adımların atıldığı günlerdeyiz. İçinde bulunduğumuz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
İyi niyetle yapılmış her şeye saygım var. Allah muvaffak etsin. Sanatçı arkadaşlarımızın içinde yer almaları ile ilgili olarak da, insanlar bizi nasıl sevdilerse sanki karşılarına öyle çıkmamız daha iyi olur gibi geliyor. Mesela Afrikalı aç çocuklar için ‘We are the world’ diye bir proje vardı. Buna benzer bir çalışma olsa, ben ya da başka bir sanatçı arkadaşımız böyle şarkı yapsaydı da, bütün alt kimlikler, mezhepler bir araya gelerek o şarkıyı söyleseydik insanlara etkisi daha fazla olurdu sanki. Sinemacılara devlet destek olsaydı ve bir kardeşlik filmi yapsaydılar, daha çok vicdanlara dokunulurdu diye düşünüyorum. Ama bu benim fikrim. Başka fikirlere de saygılıyım. Hangisi hizmet ederse, amenna; ona saygı gösteririz.
…
MAHREM İHMAL EDİLİYOR, SAÇMALIYORLAR
Son yıllarda müzik piyasasında ‘ten vurgusu’nun ön plana çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Artık müziği dinlemiyorlar, seyrediyorlar. Ama bu böyle devam etmeyecek her şey aslına rücû edecek. Benim bunca yıllık çalışma hayatımda gâyem, müziğimi dinleyenlerin bir yakını gibi olmaktı. Genç kızların sevgilisi olmayı hiç düşünmedim. Öyle bir derdim olmadı. Şimdi bu arkadaşlar, neleri az ise, onu başka bir şeylerle kapatmaya çalışıyorlar. Oysa mahrem diye bir şey vardır. Bence artık bu konuda çok saçmalamaya başladılar. Şarkı söylesinler, biz de dinleyelim. Güzelsen de onu özelde bırakmalısın. İnsanlar bir şarkıcıyı güzel diye dinlememeli, sevmemeli. Bu ancak takdir edilebilir. O da “Cenab-ı Allah böyle yaratmış” şeklinde olur. Fakat birilerine biz sadece güzel diye hayran olursak, bizde de, o kişide de akıl yok demektir. Öncelikle müziği yapanın aklını ve çalışmalarını sevmeliyiz.
Günlük hayatınıza gelmek istiyorum. Dışarıya çok çıkar mısınız, evde mi geçiyor günleriniz?
Yok, pek çıkmıyorum. Gidenleri yerdiğimden değil de, ben gece klüplerine gitmeyi sevmiyorum. Ailemle birlikte olmak bana daha iyi geliyor. Mesleğimi yapıp helal para kazanmak istiyorum. Şuan İpek Hanım için bir çalışma hazırlığı içindeyim.
ÖNEMLİ OLAN ŞEREFLİ OLMAKTIR
Sizce vazgeçilmez olan nedir?
İyi insan olmak, aşk ve vicdan vazgeçilmezdir. Ben Allah’a hep şükrederim. Bana istemediğim kadar çok şey verdi. Verdiği şeyleri de mal mülk olarak düşünmüyorum. Zaten bütün bunların kiracısıyız. En önemlisi şerefli olmaktır. İnsanların sevgisini ve saygısını kazanmak çok önemli.
…
Kaynak: Nil Gülsüm, Milat Gzt., 17.05.2013.
Not: Kayahan, 03 Nisan 2015’te vefat etti. Rabbim tüm hayırlı kullarına rahmet eylesin.