Mardin Bilge Köyü Din Görevlisi Kazım Ozan
Bir ocak sabahı annesi Neriman ve babası İzzet’le birlikte girdi Bilge Köyü’ne… İlk görev yeriydi ve aklında ardında bıraktığı üç kız kardeşi vardı. İki yılın sonunda yeni tayin hakkı olacak, yine Batı’ya dönecekti! 1984’de Bolu’nun Kıbrısçık İlçesi’nin Kızık Köyü’nde doğmuş, o güne kadar Doğu’yu hiç tanımamıştı. Yine de zorlanmadan diyalog kurdu köylülerle. Uzun süredir kullanılmayan köy camisini yeniden ibadete kazandırdı. Fakat köylüler evde namaz kılmaya alışmıştı. O yüzden camide namaz kılarken uzun süre yapayalnızdı. Çocuklardan Kürtçe Öğrendi İşe çocuklardan başladı. Derslerinde yardımcı oldu, vakit buldukça da onlarla oyun oynadı. Bu ilgiyi gören köylülerin ona bakışları değişti. Ve bir gün, bir öğle vaktinde caminin kapısından Serhat Çelebi içeri girdi. Onu Hacı Cemil izledi. Aylar sonra artık vaaz verebileceği bir kalabalığa kavuştu camisi. Köylülerle ilişkisini geliştirmek için Kürtçe öğrenmeye karar verdi. O çocuklara Kuran okumayı öğretiyor; onlar da hocalarının Kürtçesini geliştirmesine yardımcı oluyordu. Kısa sürede öğrendiği Kürtçe sayesinde köylülerin güvenini kazandı. Bir yılın sonunda artık köylüler için “Melle Kazım’dı!” Melle, Kürtçe ‘Hoca’ anlamına geliyordu. Artık köylüler evlerine davet etmek için yarışıyordu. Hemen her akşam bir eve davetliydi. Vaazlarının ana konusunu kardeşlik duygusu ve hoşgörünün İslam’daki yeri oluşturuyordu. Son vaazlarından ikisini lojmanında verdi. İslam’da hakkaniyetin önemini anlattı bu vaazlarında. Zekat ve Fitre Almayı Reddetti Fitre ve zekatların köy imamına verilmesi geleneğini yıktı. İlk ramazan ayı sonunda muhtarın getirdiği parayı reddetti. “Bu da nereden çıktı? Ben devletin imamıyım ve maaşımı alıyorum. Fitre ve zekat fakirler içindir” dedi. Alabalık Çiftliğinde Veda Yemeği Yaptılar Bu süre içerisinde neredeyse köylerinden hiç dışarı adım atmamış çocukları çevre illere gezilere götürmeye başladı. Sular altında kalacak Hasankeyf’e örneğin ya da Mardin’e, Şanlıurfa’ya… Onlarla birlikte yalnızlığını unutuyordu. Aklında ne evlenme ne de askerlik vardı. İki yıl dolunca ailesinin ısrarlarına dayanamayarak tayin dilekçesini verdi. Fakat babasının tayini hızlandırma önerisini reddetti. “Baba, ne kadar çok vakit geçirirsem çocuklarımla, o kadar iyi” diyordu. Tayini doğum yeri olan Kıbrısçık’ın Deveci Köyü’ne çıktı. Ayrılık vakti yaklaşıyordu. Babası ve annesi bir ay kadar önce gelerek eşyalarını topladılar ve 9 Mayıs’ta Beypazarı’na inecek kamyonu karşılamak üzere Ankara’ya döndüler. Kazım, Bilge Köyü’yle yaşayacağı vedasında yalnız olacaktı…. Kazım, arkadaşlarına, köyde bulunan alabalık çiftliğinde bir veda yemeği verdi, çocukları olarak gördüğü öğrencilerine, okumaları yönünde son tavsiyelerinde bulundu. Köyün büyüklerine, “Arazi işgali” sorununu çözmeleri yönündeki ısrarını hatırlattı. Dua İçin Yüzünü Döndüğünde Kurşunlandı 4 Mayıs 2009 günü, öğle saatlerinde babasıyla telefonda konuştu. Sonra ayrılık hazırlıklarına döndü. Son paketleyeceği kitapları olacaktı, bir kısmını çocuklara bırakmayı kararlaştırmıştı. Akşam namazının ardından evinden ayrıldı. Neredeyse köyün tamamı o gece Muhtar’ın evindeydi. Toplu bir veda fırsatıydı… İmam nikáhını kıydı. Ardından yatsı namazı için ayrılmış odaya geçtiler. Tam namazın sonunda dua etmek için yüzünü cemaat döndüğü anda odayı silah sesleri doldurdu. Kaçmak ya da bedenini kurşunlardan korumak için bir çaba göstermedi. Alnına iki, göğsüne beş kurşun isabet etti. Ölüme sırtını dönmedi. Henüz 24 yaşındaydı yaşama veda ettiğinde… _________________________________________________________________________________ _________________________________________________________________________________İstanbul Kartal Atalar Camii Din Görevlisi Yücel Kara
Ramazan’da genci yaşlısı, işçisi memuru, fakiri zengini camilere akın etmeye başladı. Bu akın İstanbul Kartal’daki Atalar Camii’nde ise her mevsim yaşanıyor. Çünkü cami tam bir cazibe merkezi. İstanbul Kartal’da bir cami imamından bahsediliyor. Bulunduğu camideki faaliyetler dilden dile anlatılıyor. Duyduğumuza göre camide; düğün salonu, kütüphane, spor salonu hatta kan bankası dahi varmış. Sıra dışı özelliğiyle ün salan bu caminin imamıyla tanışmaya gidiyoruz. Odasına yöneldiğimizde bir kalabalık karşılıyor bizi. Ramazan’da erzak almak isteyenler adres bildiriyor. İmam dizüstü bilgisayarına kayıt yapıyor. Kayıt listesi tamamlanıyor ama camiden poşetlerle çıkan yok. Çünkü erzaklar, hayırseverler tarafından ihtiyaç sahiplerinin kapısına kadar ulaştırılıyor. Bütün camilerde yardımlaşma havasının estiği muhakkak. Ancak Kartal’daki Atalar Camii’nde Ramazan’ın her daim yaşandığına şahit oluyoruz. Çünkü külliye tarzındaki bu camide yok yok. Bizce böyle bir imam da yok! Bilgisayarına kaydettiği yaklaşık bin kişiye cep telefonundan ulaşıyor mesela. Diyelim mahalleden biri vefat etti. İmam Yücel Kara, herkese mesaj atıyor, cenaze namazının yerini ve saatini bildiriyor. ‘Teknolojik imam’ olarak anılan Kara, vaazlarında da projeksiyonlu sistemden faydalanıyor. Sigara, alkol, küresel ısınma, çocuk eğitimi, Çanakkale Destanı gibi konularda görüntü eşliğinde vaaz veriyor. SMS duyuru sistemi ve projeksiyonlu vaaz sisteminden cemaat oldukça memnun. Anlayacağınız teknoloji bu imama zor yetişiyor. Camideki diğer faaliyetleri soruyoruz orijinal imama. 5 bin kitaplı kütüphaneden, internet kafeden, düğün ve spor salonlarından tutun da kan bankasına varıncaya dek her şey caminin sınırlarında. Yücel Kara, camiyi cazibe merkezi haline getirmek için elinden geleni yapmış. Böylelikle cami ibadet eden etmeyen herkesin uğrak mekânı haline gelmiş. Yücel Kara’nın babası bir rahatsızlık geçirmiş ve hastaneye kaldırılmış. Acil kan lazım olmuş tabii. Yana yakıla kan aramışlar. Kan bulunmuş bulunmasına ama o sürede çok sıkıntı çekmiş Kara. Babasını kaybetme korkusuyla o gün karar vermiş cemaati kan verme konusunda teşvik etmeye. Hutbelerde kan vermenin önemini anlatmaya başlamış. Sinevizyonla, belgesellerle hutbelerini desteklemiş. Bir yandan kan kongrelerine katılıp araştırmalar yapmış. Bir yandan da mahallelinin kan gruplarını kayıt altına almış. Hastasına kan lazım olan da imama koşmaya başlamış. O gün bugündür kan lazım olan imamı arıyor. Kan verecek kişiyle kana ihtiyacı olan kişi buluşturuluyor. Kara bu şekilde çok hayat kurtarıldığını anlatıyor. Kan bankası faaliyeti zamanla öyle büyüyor ki Kızılay’la işbirliği dahi yapılıyor. Hatta her yıl Ramazan sonunda kan verme şenliği düzenleniyor. Kızılay, mahalleye çadırlarını kuruyor. Geçen yılki şenlikte 3 bin ünite kan verilmiş. Kara’ya göre bu, tanımadığınız 9 bin insana hayat vermek Camiyi gezmeye başlıyoruz. Büyük bir düğün salonuna giriyoruz önce. Mahalleli düğünlerini burada yapıyor. Biraz ilerleyince tam teşekküllü bir spor salonu karşılıyor bizi. Gençler, sporla uğraşıyor. Salon gündüz de hanımlara hizmet veriyor. Spor salonunun bitiminde ‘Afet Acil Yardım Ünitesi’ dikkatimizi çekiyor. Yücel Kara, 100 çadır 500 battaniye stokladığını anlatıyor. Ünitede kazma, kürek, maske, ceset torbaları hatta jeneratör de bulunuyor. Orayı da geçince ‘Hayır ve Yardım Mağazası’na ulaşıyoruz. Yepyeni ceketler, pantolonlar, elbiseler ve aklınıza gelebilecek birçok eşya var. Tüm giysileri yeni sanıyoruz. Oysa, bunlar mahalleliden toplanan ikinci el kıyafetlermiş. Eşyalar kuru temizlemeden geçirilmiş, onarılmış, ihtiyaç sahiplerini bekliyor. Sadece giyim kuşam değil, ev eşyası konusunda da yardım hizmeti sunuluyor. Tam o esnada maddi durumu iyi olmayan yeni evli bir çift gelip buzdolabı soruyor. Çamaşır makinesi ve fırını tedarik edilmiş. Dolap henüz mağazada yok. Ancak bir hayırsever bulunup çiftin buzdolabı ihtiyacı da giderilecek. Caminin avlusuna çıkıyoruz. Küçük bir tiyatro sahnesi görüyoruz. Yazın Kur’an öğrenmeye gelen çocuklar burada tiyatro, illüzyon gösterileri izliyor. Bu yaz 800 öğrenci Kur’an öğrenmeye gelmiş. Çocuklar bunalmasın diye sınıflara klima konulmuş. Hatim bitirenlere, Yasin ezberleyenlere verilmek üzere bisikletler ve bilgisayarlar da Hayır Mağazası’nda çocukları bekliyor. Çocuklar için 5 bin kitaplı kütüphaneyi görünce şaşırıyoruz haliyle. Belki birçok okulda rastlayamayacağımız türden zengin bir kütüphane. Çocuklar okul sonrası gelip ödevlerini burada yapıyor. Bunların yanı sıra maddi durumu iyi olmayan öğrenciler de hesap edilmiş. Bursa ihtiyacı olan öğrenci, belgeleriyle imama geliyor. İmam, başarılı öğrenciye sponsor buluyor. Şu an 35 öğrenci burs alıyor. Kısacası çocukların gönlünü kazanmak için her şey düşünülmüş. Çocukların okulda ‘sınıf babası’ seçtiği imam, aynı zamanda okul aile birliği başkanı. Okul içinde birçok hizmette bulunan imam, mahalle gençlerini toplamış okulu boyamışlar, tamir etmişler. Cami sadece maddi yönüyle değil manevi yönüyle de örnek. Her cuma 20 hatim duası yapılıyor. Cemaatten hatmini bitirenler de rakam veriyor. Bazen bu rakam 40’a kadar ulaşıyor. Üstelik mahalleli, dua edilmesini istediği yakınlarının isimlerini imama yazdırıyor. İmam bu isim listesini tek tek okuyarak dua ediyor. Ayrıca her hafta irşat programları da yapılıyor. Uzman ilahiyatçılar ve hekimler gelerek cemaati aydınlatıyor. Kısacası, yardımlaşmanın ve sosyalliğin ön planda olduğu bu camide yok yok. “Keşke tüm imamlar böyle çalışsa!” diyor cemaat. O zaman Türkiye’nin sırtı yere gelmezmiş. Kayseri’de yapılan Türkiye Yıldızlar Yarışması’nda zirveye Atalar Merkez Camii Spor Kulübü adına yarışan sporcular çıktı. Tekvando dalında 49 kiloda mücadele eden Recep Anıl Camcı Türkiye ikincisi olurken milli takıma çağrılan Anıl, Sırbistan’da yapılan Balkan Şampiyonası’nda birincilik elde etti. Hasan Can Lazoğlu da 61 kiloda Türkiye 3’üncüsü oldu. Başarılı tekvandocuların antrenörü Orhan Yenmiş ise hedeflerinin 2014’te Antalya ve Alanya’da yapılacak olan Türkiye Gençler Şampiyonası’nın olduğunu söyledi. Turnuvaya 8 sporcu ile katılacaklarını belirten Yenmiş, “Yarışmada, milli takıma en az iki kişi çıkartmak istiyoruz.” dedi. Şampiyonluk için iddialı olduklarını dile getiren Yenmiş, “Atalar Camii spor salonunda 50’ye yakın spor yapan öğrenci var. Biz çocuklara sadece spor yaptırmıyoruz, her türlü desteği sağlıyoruz. Katıldığımız birçok yarışmada mutlaka derece alıyoruz. Çocuklarımız çok başarılılar, hepsi gelecek vaat ediyor. Günde en az dört saat birlikte antrenman yapıyoruz.” ifadelerini kullandı. 2003 yılında cami bünyesinde spor salonunu açan Atalar Merkez Camii İmamı Yücel Kara da, cami cemaatinin yaş grubunu aşağı çekmenin en güzel yolu çocukları sosyal aktivitelere yönlendirmek olduğunu kaydetti. Atalar Merkez Camii’nin sosyal bir cami olduğunu söyleyen Kara, “Camiler sadece ibadethane olmasın, sosyalliğin de merkezi olsun. Burada spor yapan öğrenciler başarıdan başarıya koşuyor. Azimle çalışıyorlar. Hiçbir şekilde okullarından geri kalmıyorlar hatta sporun onlara çok faydası var. Camiler sadece yaşılar için değildir. Diğer bütün camilerde de toplumu cezbedecek faaliyetler yapılsın istiyorum.” diye konuştu. Kadınların da çok rahatlıkla spor salonunu kullanabildiklerini aktaran Kara, “Gençlerin camide her zaman yeri var, bunu göstermek istiyorum.” açıklamasını yaptı. _________________________________________________________________________________İstanbul Güngören Kuyulu Camii Din Görevlisi Mehmet Şenyiğit
Teravih namazı çocuklar için ayrı bir öneme sahiptir. En arka safa geçer, kendi aralarında muziplikler yapar, birbirlerini iter kakar, gülüşür, şakalaşırlar. Genellikle namaz boyunca yaşlı amcalarla göz göze gelmemeye çalışır, bir yandan da Fatiha sonrası kim daha yüksek sesli ‘amin’ diyecek yarışına girerler. Bu durumdan rahatsız olan cemaat ise çocukları azarlayıp, camiden kovabiliyor. Bu yanlış davranışlar çocukları namazdan soğutuyor. Bazı camiler bu tür olumsuz davranışları önlemek için yeni uygulamalar başlattı. Cemaatten gönüllüler, çocukları birbirlerinden ayırıp büyüklerin arasına dağıtıyor ve aralarına alıyorlar. Namaz sonrası ise dondurma ısmarlanarak çocuklar sevindiriliyor. Güngören Kuyulu Camii İmamı Mehmet Şenyiğit bu yöntemle hem cemaatin huşu içinde namaz kıldığını hem de namaz kılmaya gelen çocuk sayısının arttığını söylüyor. Şenyiğit, “Çocukları seven, onlarla anlaşabilen cemaat içerisindeki arkadaşlarla konuşup aralarına almaları için görevlendirdik. Onların bir araya gelmesini engelliyorlar. Ayrıca bu arkadaşlar, çocuklara karşı kırıcı, küstürücü tavır yerine yumuşak, sevecen bir şekilde namazın önemini anlatıyor. Namaz sonrası ise dondurma ikram ediyorlar. Şimdi çocuklar camiye severek ve isteyerek geliyor. Cemaatin, çocuklara bağırmasına, namazdan soğutacak sözler söylemesine müsaade etmiyoruz.” diyor. Arnavutköy Hacı Şükrü Camii’ne gelen çocuklar da teravih namazı bitiminde imamdan çikolatalarını alarak ertesi günü iple çekiyor. _________________________________________________________________________________İstanbul Zeytinburnu Çinili Camii Din Görevlisi Ahmet Yüter
Yakından tanıdığımız yazar, sanatçı ve bilim adamlarının cuma namazı öncesi cami kürsüsünden vaaz vereceğini duysanız kesinlikle inanmazsınız. İnanmayı bırakın birkaç yıl öncesine kadar böyle bir şey insanın aklının ucundan bile geçmezdi. Ama oldu. Birçok ünlü isim Zeytinburnu Teknik Oto Sanayi Sitesi’ndeki Çinili Cami’nde her cuma günü vaaz için kürsüye çıkıyor. Edebiyatçı, şair, köşe yazarı ya da uzman bir doktor kürsüde adeta bir ‘imam-hatip’ edasıyla cemaati bilgilendiriyor. Caminin en son konuğu yazar Ahmet Turan Alkan idi. Namaz öncesi yaklaşık bir saat cemaate cami nezakati konusunda inci ince nasihatler eden Alkan’ın bir alkışlanmadığı kaldı. Bir önceki hafta aynı kürsüye çıkan Mümtaz’er Türköne de epey ilgi görmüştü. Çinili Cami’de vaaz veren isimler Alkan ve Türköne ile de sınırlı değil; o kürsüden kimler geldi kikmler geçti… Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, sanatçı Ahmet Özhan, Prof. Dr. Toktamış Ateş, Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara… Konuklara bakarsak Çinili Cami’nin kürsüsü bir üniversite kürsüsünü andırıyor. Bugüne kadar kendi alanlarında uzman 315 kişi cemaatle buluşmuş. Camide konuşan aydınlar, gündeme göre farklı konulara temas ediyor, deneyimlerini paylaşıyorlar. Bir hafta Yahya Kemal’in şiir anlayışı masaya yatırılıyor diğer hafta Çanakkale savaşlarından dem vuruluyor bir diğer hafta ise Türkçedeki yabancılaşmadan bahsediliyor. İsteyen konuşmacı sinevizyon eşliğinde sunum bile yapabiliyor. Siyasi konulara girmek ise yasak. Konuşmaların hepsi kayıt altına alınıyor. Bu kayıtlar daha sonra ‘Aydınlar Geçidi’ adı altında kitaplaştırılıyor. Cami imamı Ahmet Yüter, bu projeye 1994 yılında başlamış. O yıllarda cami tek katlıymış. Cuma günleri en fazla 800 kişi namaza geliyormuş. Yıllar geçtikçe İstanbul genelinde ‘entelektüellerin camisi’ diye ün salmış. Cemaat sayısı katlanmış, cami büyümüş. Şimdi üç katlı olan camide her hafta 3 bine yakın kişi namaz kılıyor. Yüter, “Teknolojinin gelişmesiyle birlikte eski usul vaazlar insanların ilgisini çekmiyor. Dikkat çekmek, cemaati bilgilendirmek için kendi alanında isim yapmış kişileri davet ediyoruz. Cemaat, halinden çok memnun. Bir kez cuma namazı kılan, caminin müdavimi oluyor.” diyor. Yüter, Tuzla ve Büyükçekmece gibi uzak semtlerden bile cuma namazı kılmak için Çinili Cami’ye gelenlerin olduğunu söylüyor. Ahmet Yüter, bu organizasyonu cemaat arasından seçtiği ve ismine ‘gönül ekibi’ dediği bir grupla yapıyor. Grup üyeleri kendi aralarında iş bölümü yapıyor. Vaaz verecek konuşmacıyı evinden alınıyor, öğle yemeği caminin müdavimleriyle birlikte yeniliyor. Caminin içerisinde ayrıca üç bin kitabın olduğu bir de kütüphane bulunuyor.İstanbul Ümraniye Hacı Ömer Karagül Camii Din Görevlisi Şükrü Şahin Din Kültürü Öğretmeni Osman Aktaş Tiyatrocu Osman Doğan
Küçükken yaz aylarını gerek aile zoruyla gerekse arkadaşlarla haşarılık yapmak amacıyla Kur’an kursunda geçirenimiz çoktur. Hocaların üç aylık kısa sürede Kur’an-ı Kerim’in ve temel ilmihal bilgilerinin ne kadarını öğretsem kârdır düşüncesiyle sarf ettiği enerji, çocukluğumuzun aziz hatıraları arasında hâlâ bize gülümseyip durur. Devir hızla değişti ve artık bugünün çocukları Kur’an kursuna yollamak eskisi kadar kolay değil. Bunu bilen Ümraniye Hacı Ömer Karagül Camii imamı Şükrü Şahin ve din kültürü öğretmeni Osman Aktaş, çocukları kursa çekmek, devamlılığı sağlamak için bütün imamlara örnek olacak bir yol bulmuşlar. Bu hocalar çocuklara sadece Kur’an öğretmekle yetinmiyor bir yandan da onların yazı değerlendirebileceği birçok sosyal etkinliğe imza atıyor. Kurs süresince düzenledikleri piknikler, sinema gösterimleri, futbol müsabakaları, bilgi yarışmaları alışıldık aktiviteler. Hacı Ömer Karagül Camii’yi diğerlerinden farklı kılan buraya gelen çocukların tüm bunların yanında tiyatro hocasından oyunculuk dersleri alarak sahneye çıkmaları. 2005’ten bu yana çocukların ilgisini artırmak için farklı yollar deneyen Şahin ve Aktaş, ilk başlarda talebelerine farklılık olsun diye amatör oyunlar oynatmaya başlamış. Velilerin de ilgisini çeken bu aktiviteleri gören Tiyatro Külliyen’den Osman Doğan ise bu konuda hocalara yardımcı olabileceğini söyleyince talebelerin tiyatro macerası farklı bir boyuta ulaşmış. Geçtiğimiz günlerde iki ayrı oyunla sahneye çıkan çocuklarsa çıkardıkları işten oldukça memnun. Daha şimdiden çocukların bir kısmını yapımcılarla görüştüren Doğan, müsbet çalışmalarda bu çocukların yer alabileceğini belirtiyor. Kendileri için de buradaki çocukların iyi bir fırsat olduğunu söyleyen Doğan, buradan Tiyatro Külliyen’e davet edecekleri çocuklar olduğunu söylüyor. Cami imamı Şükrü Şahin’e göre bu aktiviteler çocukların camiye ve kursa ilgisinin artmasını sağlıyor. Bunları sınırlı imkânlara rağmen gerçekleştirdiklerini söyleyen Şahin, son dört yılda öğrenci sayılarının katlanarak arttığını ve şu anda kur sistemi ile 455 öğrenciye ders verdiklerini söylüyor. 10’u bayan 17 öğretmenle Kur’an, ilmihal ve tecvid dersleri verilen kursta ders veren hocaların çoğu din kültürü öğretmenleri. Kur’an eğitimi yaz aylarına sıkışınca kış boyunca öğrenciler öğrendiklerinin çoğunu unutuyor. Bunun önüne geçmeye çalıştıklarını ve Kur’an eğitiminini devamlı hale getirmek için çabaladıklarını söyleyen Şahin, öğrencileriyle okul döneminde de birebir ilgilenip okul derslerini takip ediyor. Sosyal aktivitelerin kendine güveni artırdığına ve dersleri olumlu etkilediğine değinen emektar hoca, tiyatro derslerinin de buna katkı sağladığını ifade ediyor. Geçen yıllarda da Demir Spor’un teknik direktörünün talebelerine ders vermesini sağlayan Şahin ve ekibi öğrencilerin Kur’an öğrenirken bir yandan da enerjilerini doğru alanlara kanalize olmasını sağladıklarını düşünüyor. Öğrencinin devamının ancak hocanın devamı ile mümkün olacağını söyleyen Osman Aktaş, bunun da mesai mantığı ile olmayacağına dikkat çekiyor. Dersten sonra da vaktinin çoğunu öğrencileriyle geçiren Aktaş ve Şahin, bu hareketleri sonucunda öğrencinin de işi sahiplendiği ve devamsızlık yapmadığını söylüyor. Talebelerle piknikler, geziler düzenleyen hocalar böyle küçük bir camide işin maddî yönünü nasıl çözüyorlar? Şükrü Şahin yapılan işleri gören cemaatin hiçbir yardımı esirgemediğini söylüyor. Düzenledikleri Hadis, Esma-ül Hüsna içerikli bilgi yarışmalarında başarılı olanlara hediyeler veren kurs hocaları, başarılı öğrencileri Boğaz turuna ve Asfa Koleji’nin havuzunda yüzmeye götürmüşler. Çocuklara karne de hazırlayan Şahin, çocukların kursa bir yaz gelip sonra bırakmalarını istemiyor. Yazın öğrendiklerini unutmasınlar diye kışın da öğrencilerine özel mesai harcayan Şahin, ertesi yaz geldiklerinde gerilememeleri için ellerinden geleni yaptıklarını belirtiyor. Cami cemaatinin ve öğrenci velilerinin de tam bir güvenle destekledikleri genç hocalar yalnızca derslik olmamasından şikayetçi. Bu konuda belediyenin kendilerine yardımcı olması halinde daha güzel işler yapabileceklerini söyleyen Şahin, şimdiye kadar yaptıkları her şeyi muhit insanının destekleriyle gerçekleştirebildiklerini ifade ediyor. Şahin’in kaynak yetersizliğinden şikâyet eden hocalara da bir tavsiyesi var: ‘Siz harekete geçin, insanlar işi görsün, sizi sonuna kadar desteklerler; yeter ki gayret olsun.’ Tiyatro alanında istekli çocuklardan iki grup kurulmuş. Onların temel oyunculuk eğitimleri tamamlanıp, onlarla iki oyun hazırlamışlar. Sahneledikleri oyunlar izleyenlerden tam not alınca, ailelerinin de desteği ile müsbet tv dizilerinde rol alabilmeleri için tiyatro grubu vesilesiyle yapımcılarla tanışmışlar. Niyetleri, bir topluluk kurarak bu işi profesyonel bir şekilde devam ettirmek. Kim bilir, belki yakın zamanda “ÇOK BEREKETLİ HAREKETLER BUNLAR” diye bir programda karşılaşırız onlarla. Kaynak: ;http://www.timeturk.com/“Çok-Bereketli-Hareketler-Bunlar”-camide_88284-haberi.html _________________________________________________________________________________Uşak Banaz Şaban Köyü Camii Din Görevlisi Şaban Alay
İslam’ın doğuşundan günümüze kadar hayatımızda önemli bir yere sahip olan camilerimizin geçmişteki işlevlerini yitirmiş olduğunu görüyoruz. Hz. Peygamber dönemindeki camilerin işlevlerinde ise; namazgah olmanın yanında ilim meclisi, istişare meclisi olma gibi çok önemli etkenleri vardı. Yusuf alay Günümüz camilerini günlük sınırlı sayıda belirli yaşın üzerindeki insanların namazgah ve vakit geçirme yerleri olarak görmekteyiz. Bugün camilerimiz ihtişamlı görüntü yarışına girmiş durumda. Bu ihtişamın yanındaki camilerimizin doğal süsü olan çocuklarımızı ve gençlerimizi buralarda bulamıyoruz. Camilerimizi günde üç beş kişinin kullandığı yerler olmaktan acilen çıkarmayı düşündük. Çocuklarımızın oyunla eğitilmesi düşüncesi ile; Şaban Köy camimizin bahçesine çocuk parkı yaptırarak; çocuklarımızın boş zamanlarını çevresine zarar verecek düşüncelerden uzaklaşmalarını ve ailelerinde istedikleri zaman çocuklarına kolaylıkla ulaşmasını sağlamış olduk. Yusuf Alay Gençlerimizin ise; spor, eğlence ve teknoloji olmazsa olmazları olduğundan yola çıkarak; yani masa tenisi masalarının, bilgisayar ve internet hizmetlerinin camilerimizdeki yerini alması gerektiğini düşünerek Şaban Köy camimize 2 adet bilgisayar alarak internet bağlattık. Böylece camimizin gençlerin teknolojiyi kullanarak günlük haberleri okudukları, öğrencilerimizin ödevlerini hazırladığı, askerde ve yurtdışında yakını olanların msn ile görüştükleri, camii cemaatimizin akşamları bilgisayar ortamında sohbet dinledikleri bir ortam haline getirmeye çalıştık. Bunları yapmaktaki en önemli hedef ise; çocuklarımız ve gençlerimizin hiç tefekkür etmeden heba ettiği gençlik zamanlarını nezih ve aynı zamanda ahlak eğitiminin yapıldığı bu mekanlarda değerlendirmelerini sağlamak düşüncesi oldu. _________________________________________________________________________________Malatya Şeker Camii Din Görevlisi Celal Tigen
Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı mucibesi? “Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme yeridir. Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde geliyor. Bir de cehennemden mi bahsedeceğiz?” Camide promosyon uygulamanız varmış? “Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum, bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını veriyorum.” Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır? “Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum.” Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz? “İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret değildir. Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari giymişti. Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti?” Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor? “Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar bağlıyorlar, ‘Al sana göbek, ver bana bebek!’ bunlarla uğraşıyorlar. Malatya’da Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski, şarap, rakı ne varsa mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil mi? Bunlar dini takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor.” Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz oluyormuş, niye? “Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın farzını kıldırdıktan sonra; “Haydi şimdi gidin çalışın, memleket düzlüğe çıksın!” diyorum.” Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu? “Neşeli şeyler anlatıyorum diye çok tepki verdiler. Dini preslemişler, monoton hale getirmişler. İslam dini güler yüzlü bir din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz.” Şeker Hoca devam ediyor: “Şeker Camii’ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı’na cemaate galoş giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye.” Şeker hoca bu kez Cuma namazında cemaate maske dağıtılarak gribe karşı önlem aldı. Daha önceleri de toplumu ilgilendiren konularda duyarlılık gösteren Şeker Cami imamı Celal Tilgen, ülkede gün geçtikçe yayılan domuz gribine önlem amacıyla Cuma namazına gelen cemaate korunmaları için maske dağıttı. Cemaat vaazı maskeli dinledi. Sosyal kişiliğiyle her zaman ön plana çıkan “Şeker Hoca” lakaplı imam Celal Tilgen, bu kez de domuz gribine karşı maske önlemi ile çıktı karşımıza Maske takarak minbere çıkan Şeker Hoca, “ Aslında ben cemaatin yerinde olsam bir süre sokakta ve evde de maskeli dolaşırdım.Çünkü bu gözle görülmeyen bir mikrop.Bu afaddır, beladır, musibettir, bu insanın kendi eliyle yarattığı bir beladır.” Dedi. Şeker Hoca lakabıyla tanınan imam Celal Tilgen, birçok sosyal konularda da duyarlılık göstermiş, cemaate toplu olarak kan bağışı yaptırmış ve organ bağışı konusunda da ilk başta kendi organlarını bağışlayarak cemaate örnek olmuştu. _________________________________________________________________________________Kütahya Aslanapa Emrez Köyü Din Görevlisi Mehmet Efe
Kütahya’nın Aslanapa İlçesi’ne bağlı Emrez Köyü’nün imamı Mehmet Efe, camide kendi çabalarıyla içinde 500’e yakın kitabın bulunduğu bir kütüphane kurdu. Üniversite mezunu Mehmet Efe, amacının 30 hane ve 160 nüfuslu köyde okuma alışkanlığını artırmak olduğunu belirtti. Caminin girişinde kullanılmayan 20 metrekarelik bölümü köy halkına kütüphane olarak hizmete sunun Efe, “Emrez Köyü’ne yaklaşık 2 yıl önce atandım. Caminin giriş bölümündeki odada, kendi imkanlarımızla temin ettiğimiz genel kültür, dini bilgiler, roman ve tarih kitaplardan oluşan eserlerden kütüphane oluşturdum. Kütüphanede şu anda 500’e yakın eser bulunuyor. Okulların açık olduğu günlerde öğrenciler buradan yararlanıyor. Bunun dışında köy halkı da boş zamanlarında kütüphaneye gelerek kitap okuyor. Amacım, okuma alışkanlığını artırmak” dedi. _________________________________________________________________________________Samsun Bafra Darboğaz Köyü Din Görevlisi Yunus Teksak
Darboğaz Köyü İmamı Yunus TEKSAK camii etrafında yaptığı düzenleme ve bakımlarla örnek alınması gereken bir din görevlisi olduğunu ortaya koyuyor.
Camii içinde ve dış bahçe kısmında yapılması gereken tüm tamirat ve çevre düzenlemesini bizzat kendisi yapan imam TEKSAK, bir bakıyorsunuz camii avlusunun taşını döşüyor, bir başka gün bakıyorsunuz yıkık duvarları yeniden örmekle meşgul, zamanı geldiğinde bahçıvanlık yaparak bahçeyi rengarenk çiçeklerle süslüyor.
_________________________________________________________________________________Şanlıurfa Birecik Bağlarbaşı Köyü Din Görevlisi Hasan Erol
Şanlıurfa ilinin en büyük köyü olan Birecik Bağlarbaşı Köyünde Yeni Cami İmamı olan Hasan Erol, bu yıl Bağlarbaşı köyünde ve çevre köylerden 18 yetim ve öksüz öğrencinin giyimini sağladı. Örnek İmam Hasan Erol, Deniz Feneri derneği ile bağlantı kurarak 18 yetim ve öksüz öğrencinin giyimi için yardım talep etti.Örnek İmam Hasan Erol’un talebini değerlendiren ve olumlu yanıt veren Deniz feneri Derneği 18 yetim ve öksüz çocuğunun giyimini üstlenerek, onlara gönderdi. Köy İmamı Hasan Erol, “Böyle güzel hizmetlerden dolayı, 18 yetim çocuğumuza bayram elbisesi gönderen Deniz Feneri Derneğine teşekkür ederiz.” dedi. Çok başarılı olan İmam Hasan Erol, daha önce Bağlarbaşı köyüne modern morg, taziye evi, modern bay bayan tuvaletler, duş yerleri ayrıca, ‘Haydi Kızlar Liseye’, okul öncesi eğitimin %100 olmasında, Bağlarbaşı köyünde bulunan ilköğretim okullarının sportif ve kültürel yönden başarılı olmasında her zaman çaba göstermiştir. _________________________________________________________________________________Siirt Baykan Sarıdana Köyü Din Görevlisi Ali Filiz
İmam Ali Filiz, 2 yıl önce atandığı Sarıdana köyünün eksikliklerini köylülerle birlikte tespit ettiklerini belirterek, “Köyde yaşayan bir insan olarak her eksikliğin giderilmesinde bize düşen görevler olduğu inancındayım. Bu nedenle cami ve okulun onarım ve boya çalışmalarını gerçekleştirdim. Elim işe yatkın olduğu için daha sonrada çocuklara bir oyun parkı yaptım. Köy çeşmesini onardık. Köyü tanıtan levhalar hazırladık. Köyümüzde yeşilliğin az olduğunu görerek uygun alanlara 150 adet boylu fidan diktik. Bu bölgede çalışmaktan, bu insanlara hizmet etmekten memnunum. Ailemle birlikte köylülerle kaynaştık. Köylülerin ufak tefek nedenlerden dolayı olan düşmanlık, kin ve kırgınlıkları bir tarafa bırakarak barıştırdık” dedi. İmamı takdir belgesi ile ödüllendirdiğini belirten Baykan Kaymakamı Zafer Coşkun, “Bu imamımız köylüyle adeta kenetlenmiş durumda. Köylü kendisinden çok memnun. Biz de yaptığı çalışmaları göz önünde bulundurarak kendisini takdirname ile taltif ettik.” şeklinde konuştu. _________________________________________________________________________________Van Gürpınar Orta Köyü Din Görevlisi Hüseyin Sütçü
İlçeye bağlı Orta köyünde görev yapan İmam Hüseyin Sütçü, köydeki birçok vatandaşın okuma yazma bilmediğini öğrenince harekete geçti. Durumu İlçe Müftüsü’ne bildiren imam Hüseyin Sütçü, Halk Eğitim Merkezi ve Milli Eğitim Müdürlüğü’nün verdiği yetkiyle ‘Ana-Kız Okuldayız’ kampanyası kapsamında 26 köylüye okuma-yazma öğretmeye başladı. Köyde verilen 2 aylık kursun sonunda okuma yazma öğrenen vatandaşlar için bir sertifika töreni düzenlendi. Düzenlenen törene İlçe Kaymakamı Üzeyir Aziz Özeren, bazı kamu kurum amirleri, köy imamı Hüseyin Sütçü ve köylüler katıldı. Okuma yazmayı öğrenen köylülere belgelerini dağıtan Kaymakam Özeren, köy imamı Sütçü’ye de yaptığı örnek davranıştan dolayı teşekkür etti. _________________________________________________________________________________Antalya Alanya Aliş Camii
Ramazan ayının gelmesiyle ilçedeki camiler “Hoşgeldin Ramazan” yazılı ışıklarla süslenirken, Aliş camisi minarelerine ışıklı yazıyla İngilizce “Welcome Ramazan” yazısı asıldı. Antalya’nın Alanya İlçesinde bulunan Aliş camisine yazılan “Welcome Ramazan” yazısı ilgiyle karşılandı. Alanyum Alışveriş Merkezi’nin arka tarafında bulunan cami civarında yerleşik yabancıların yoğunlukla oturması nedeniyle böyle bir yazı asıldığı öğrenildi. Caminin karşısında bulunan sitede çoğu İngiliz olan vatandaşların teravih namazındaki kalabalığı merak ederek cami imamına sorması üzerine İngilizce olarak “Welcome Ramazan” yazısı yazmanın uygun görüldüğü öğrenildi. _________________________________________________________________________________İstanbul Üsküdar Karacaahmet Camii Din Görevlisi Hanifi Dursun
Karacaahmet Camii imamı Hanifi Dursun, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olmakla yetinmeyip Marmara Üniversitesi’nde kelam üzerine master yapan, onunla da yetinmeyip Haydarpaşa Teknik Lisesi’nde haftada bir gün din derslerine giren yeni nesil, eğitimli ve enerjik din adamlarından biri. İstanbul’daki imamlık macerasının başladığı Kayışdağı İbrahim Ethem Camii, onu Alevilerle buluşturan cami olmuş aynı zamanda. Arkasında saf tutan cemaat arasında azımsanmayacak sayıda Alevi’nin olmasına ilk günlerde şaşırmış; ama sonra kendisine şaşırmış, öyle ya, Alevilik kişiyi namazdan abdestten niye alıkoysun ki! Aslında şimdi, bir Alevi dedeyle diyalog kurmasını garip bulanlara da şaşırıyor: “Kimi zaman Ortaköy’de Rum Papaz Dimitri ile oturup muhabbet ediyorum da kapı komşuma neden uğramayayım? Üstelik biz, sadece aynı Allah’a inanmıyor, aynı Peygamber’e ve aynı Kitap’a da inanıyoruz. Az önce arayıp da Alevi komşusunun aşuresini yiyip yiyemeyeceğini soran hanım, cehaletten kaynaklanan bir kopukluğa işaret ediyor. Birbirimizi daha iyi tanımaya ihtiyacımız var.” Hanifi Hoca’nın bir yıldır imamlık yaptığı Karacaahmet Camii’ni seçmesinin altında da bu istek yatıyor. Fakülteden hocası Hatice Kelpetin Arpaguş, öğrencilerine cemevlerine gitmelerini ve dedelerle tanışmalarını tavsiye edince, cemevinin tam karşısındaki bu caminin sınavına giren hoca, İl Müftüsü Prof. Mustafa Çağrıcı’nın yaptığı mülakattan da geçer not almış ve 26 kişinin arasından sıyrılarak imamlığa atanmış. İyi ki de öyle olmuş. Hiç değilse vaazlarda ‘Alevi komşularımız’ gibi bir ifade kullanıyor da cemaat, karşı kapıdan girenlerin yabancılar değil komşular olduğu fikrine alışıyor. Sözde bir komşuluktan bahsetmiyoruz hem, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda camiye asmak için bayrak bulamayan Hanifi Dursun, koşup cemevinin kapısını tıklatmış ve acilen bir bayrak istemiş. İçeridekiler koşup arka taraftaki bayrağı söküp getirmişler. İşte budur! İmam Hanifi’nin bir dahaki Aşure Günü için de bir planı var: “O gün diyeceğim ki; ‘Ey cemaat, namazdan sonra toplanın, karşıya aşure yemeye gidiyoruz. Kimsenin kimseye yabancı gözlerle bakacağı bir zaman değil.” Önyargıları kırmak kolay mı? Cemevi cemaatinde de herkes ‘Gelin canlar bir olalım’ demiyor ki! Bizim hoca bir gün cemevinin önünde yolculuğa hazırlanan birine sormuş; “Nereye gidiyorsunuz?” Adam cevaplamış; “Siz nasıl Kâbe’ye gidiyorsanız biz de Hacıbektaş’a gidiyoruz.” “Niye?” demiş hoca, “Sen Müslüman değil misin? Senin peygamberin Hz. Muhammed değil mi?” “Evet, öyledir.” demiş adam. Hoca devam etmiş; “Peki, o zaman. Hac yeri Kâbe’dir. Hacıbektaş’a beraber gidelim.” Adam iyice şaşırmış olacak ki sormuş, “Sen Ehl-i Beyt’i bilir misin?” “Niye bilmeyeyim?” demiş bizim hoca, “Ehl-i Beyt bizden, biz Ehl-i Beyt’ten.” İmam Hanifi öğle namazını kıldırıp aşağıya inince, “Yolun karşısına geçelim de başından beri ‘cemevi’ diye sözünü ettiğimiz Karacaahmet Sultan Dergahı’nın kapısını tıklatalım.” diyoruz. Muharrem Ercan bir beyitle karşılıyor bizi: “Bir baştan ağlamak ömre ziyan, iki baştan sadık yar olmayınca.” Bu güzel beyit, Muharrem Dede, Hanifi Hoca’yla tokalaşırken ete kemiğe bürünüyor. Ne diyor bizim dede: “Allah, canlı cansız bütün varlıkların yaratıcısı değil mi? Muhammed Mustafa (sas) Alevi’nin Sünni’nin, Kürt’ün Türk’ün peygamberi değil mi? Kur’an-ı Kerim, bize bırakılan iki emanetten biri değil mi? Bizi birbirimize düşüren cahil dedelerle cahil hocalardır.” Az önce yanından ayrılan bir karı kocadan örnek veriyor Muharrem Dede; evlenmelerine o vesile olmuş. Bundan 17 yıl önce Alevi kız kendisini arayıp; “Ailem Sünni bir oğlanla evlenmeme izin vermiyor.” diye dert yanınca, dede, hanımını yanına alıp Bağcılar yoluna koyulmuş. Kızın anne-babası feryat figan etmiş; dede hayli dil dökmüş derken aile ikna olmuş. İyi ki de öyle olmuş; iki çocuklu mutlu bir aile var ortada, az önce Muharrem Dede’yi ziyaret ettiler, aşurelerini yiyip evlerine gittiler. Kötülük bunun neresinde? _________________________________________________________________________________İstanbul Kasımpaşa Kadı Mehmet Camii Din Görevlisi Mustafa Erdem
Bir cami düşünün yaşlıların vakit namazından diğer vakit namazına geldikleri, sonra kapısına kilit vurdukları bir mekân olmaktan çıkmış, 8 yaşından 25 yaşına kadar birçok gencin vaktini dolu dolu geçireceği bir mekân olmuş. Bu gençler ellerinde gitar, keman, bendir, ney, darbuka gibi enstrümanla her gün caminin yolunu tutmuş. Hatta bu gençler camide oluşturdukları dostluklarla tiyatro, sinema, gezi, futbol ekipleri kurmuş. Hat, ebru, musiki gibi sanat dallarına yönelmiş. Hikâyemizin kahramanları bir cami bünyesinde oluşmuş, Kasımpaşa’da oturan aynı mahallenin çocukları… Cami halk okulu ve irfan mektebidir Bundan 5 yıl önce Antalya’dan İstanbul Kasımpaşa’daki Kadı Mehmet Camii’ne tayini çıkan İmam Mustafa Erdem, geldiği günlerde mahalle çocuklarının zararlı alışkanlıklarına şahit olmuştur. Bir şeyler yapmak gerektiğini, caminin sadece namaz kılınan atıl bir mekân olmadığını düşünmektedir. Ona göre cami halk okulu ve irfan mektebidir. Bu yüzden cami halkın istifade edeceği, toplumun gelişmesine katkı sağlayacak bir yer haline getirilmelidir. İmam Erdem, bu düşüncelerle iki haftada bir camide seminerler düzenler. Bu seminerler camideki vaazlardan farklıdır. Oyuncu Şenol İpek, Oktay Usta, Uzman Psikolog Özkan Şenol, eğitimci yazar Sait Çamlıca gibi konuklar ağırlanır. Mustafa Erdem, cami bünyesinde yaptığı bu çalışmalardan dolayı Diyanet ve Beyoğlu Müftülüğü’nden teşekkür belgesi de alır. Yaz ayları gelince yine farklı projeler peşine düşmüştür. Bir gün bu düşünceler içindeyken camiye gelen bir genç dikkatini çeker. İşte o genç, projesinin bel kemiği olacak neyzen Yusuf Bilkil’dir. Hafız olan Bilkil, 4 dil biliyor, org, piyano, bendir, darbuka, ney, gitar, yan flüt olmak üzere 7 enstrüman çalıyordur. Mustafa hocayı dinleyen Bilkil, tereddütsüz projeye katılır. İkili kolları sıvar ve camiyi bir kültür merkezine dönüştürür. Camideki yaz Kur’an kursunu sadece iki saat ders dinlenen klasik yapıdan çıkarırlar. Amaç, farklı alanlarda çocukları hem eğlendirmek hem camiyi sevdirmek hem de eğitimden bıktırmadan ufuk kazandırmaktır. İşte bu projeden ortaya çıkar Grup Nefha… Başbakan’ın karşısında çalmışlar Grup Nefha üyeleri, camiye gelen aynı mahallenin çocukları. Sekiz kişilik grubun 4’ü Antalyalı, 4’ü Rizeli. Enstrümanla tanıştıklarında tek nota bile bilmiyorlarmış. Yusuf hoca gecesini gündüzüne katmış onlar için. Şimdi çoğu iki enstrüman çalıyor. Hem de Türk sanat musikisi, mevlit, türkü, pop, rock, enstrümantal… Ne isterseniz hem çalıp hem söylüyorlar. Cami etkinliklerinde çalan grubun ünü yayıldıkça, düğün, mevlit, sünnet, kandil, randevulara yetişemez olmuşlar. Fırat Kültür Merkezi’nde beş yüz kişiye konser bile vermişler. Ekip son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın karşısında bir düğünde çalmış. Bu kadar koşuşturma içinde kaç para alıyorlar dersiniz? Grubun solisti Yusuf Bilkil’e kulak verelim: “Her yere gitmiyoruz ama gittiğimiz yerlerden de para almıyoruz. Bizim için önemli olan, Allah rızası için toplanılmış yerlerde müziğimizle insanlara nefes aldırmak.” Mustafa hocanın hayalleri büyük. O, grup üyelerinin şımarmadan, ayakları yere basarak ilerlemelerini istiyor. Büyüdükleri zaman musiki hayatlarını devam ettirmelerini ve edebiyle, hayat tarzıyla, vakarlarıyla örnek olmalarını arzu ediyor. Başlayış da ‘nefha’ ile oldu bitiş de ‘nefha’ ile olacak ‘Nefha’ kelimesinin Hicr 29 ve Secde 9 ayetlerinde geçtiğini, bizi var eden nefes ve Yaratıcı’nın kendi ruhundan içimizdeki ilhamı olduğunu söylüyor grubun solisti Yusuf Bilkil: “Yaradan, kişiye kendi ruhundan nefha vermiştir. Sûr’a üfürüş de nefhadır. Başlayış nefha ile oldu, bitiş de nefha ile olacak. O nefhayı duyurmaya çalışıyoruz.” 21 yaşındaki Bilkil, Şam Üniversitesi’nde Arap Dili Edebiyatı ve Halk Konservatuarı okumuş. 6 yaşında hafız olan Bilkil, İslami ilimlerle meşgul. Küçük yaşlarda harçlıklarını biriktirip şan ve solfej dersleri almış. Ender Doğan gibi TRT sanatçılarından dersler almış. Bilkil’in yüzden fazla bestesi var: Tasavvuf, pop, rock, enstrümantal, mevlit, aykırı… “Kur’an’ı elimden düşürmedim. Amacım, Kur’an yolunda olmak. Kur’an’ı anlamak, yaşamak iki kapak arasını okumak değildir. Hayatı anlamak, yaşamaktır.” diyor Bilkil. Grup Nefha’nın serencamını ise şöyle anlatıyor: “Bundan beş yıl önce Mustafa hocamla tanıştıktan sonra iki neyzen bir ritim başladık. ‘Bir sene ders vereyim, sonra bırakayım.’ diyemezdim. Çocukların meraklarını keşfetmelerini sağladık. ‘Gitarla camiye gel.’ dediğimizde çok şaşırdılar. ‘Allah’ derken elimizde bendir tutuyoruz ama gitarla da bunu yapıyoruz. Biz bunlardan faydalı işler çıkarmaya çalışıyoruz.” _________________________________________________________________________________Konya Dursun Fakih Camii Din Görevlisi Ali Bitim
Konya’nın kalbinde, yeşillikler içinde bir cami. Bu camiyi diğerlerinden farklı kılan özellik, raflarında her türlü eseri bulabileceğiniz bir kütüphaneye sahip olması. Tarihi Dursun Fakih Camii ya da halk arasında bilinen adıyla Tahir Paşa Camii’nden bahsediyoruz. Caminin avlusu; şirin kütüphanesiyle bir bilim yuvası olmanın yanında adeta bir tabiat harikası. Cami bahçesi, çiçekli ağaçlar arasında yemyeşil bir görünüme kavuşmuş. Kuş sesleri arasında rafları karıştıranlar, yeni yapılmış havuzun verdiği ferahlıkla zamanlarının çoğunu burada geçiriyor.
Kütüphane, kaynak açısından da oldukça zengin. Türk ve dünya klasiklerinin yanı sıra, dinî, felsefî ve sosyal kaynaklar da mevcut. Ayrıca sürekli güncellenen yerel ve ulusal gazeteleri de buradan takip edilebiliyor. Kimi başka yerde bulamadığı macera kitaplarını okumak için, kimi de gündemden uzak durmamak için gazete okumaya geliyor kütüphaneye. Bunların yanında sınavlara hazırlanan öğrenciler de düşünülmüş. Farklı yayınevlerinin sınavlara hazırlık setleri elinizin altında. Dört bir tarafı hadis yazılı afişlerle donatılan kütüphanede çocuklar için özel bir raf oluşturulmuş ve birbirinden renkli çizgi romanlar konulmuş. Bu arada bağışlanan her kitap kabul edilmiyor. Eserlerin içeriğine bakılıyor, millî ve manevî değerlere uygun olanlar kütüphaneye alınıyor. Kütüphanenin hikâyesi ise ilginç. Cemaat ve esnafın kısa sürede sevgisini kazanan Bitim, camiye namazlardan önce gelen cemaatin boş oturduğunu görünce iki raflık bir kütüphane kurmaya karar verir. Daha sonra kütüphaneye ilginin artmasıyla esnaftan da destek alarak kütüphaneyi büyütür. Bir de kamelya ve küçük bir havuz yaptırır. Konyalı sahaflar da “Bu hayır işinde bizim de tuzumuz bulunsun” diyerek çeşitli kitaplar bağışlar. Ali Bitim, kütüphanede her hafta cuma günü kitap okuma programları düzenliyor. Okumayı teşvik etmek için de sabah namazından sonra cemaate çorba ikram ediyor. Şimdilik 20 kişilik bir öğrenci grubu var. Yakında esnaflara yönelik de benzeri bir çalışması olacak. Kütüphane, sabah namazından yatsı namazına kadar kitap kurtlarına hizmet veriyor. _________________________________________________________________________________Cuma Vaazında Kalp Masajı Uygulaması! İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde, Teknik Oto Sanayi Sitesi’ndeki Çinili Camii imamı Ahmet Yüter birbirinden farklı projelere imza atıyor. Caminin bu haftaki konuğu Doç. Doktor Mutlu Vural oldu. Mutlu Vural, cuma namazı öncesi cemaate kalp masajının ve ilk müdahalenin önemini anlattı. Uygulamalı olarak bir maket üzerinde kalp masajının nasıl yapıldığını gösteren Vural, Türkiye’de 5 milyona yakın kalp hastasının bulunduğunu ve her yıl bu hastalardan 150 bin kişinin kalp krizi sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. Vural, Türkiye’de hastane dışındaki kalp durmalarında hayatta kalma oranının diğer ülkelerde ve dünya ortalamasına göre çok düşük olduğuna dikkat çekti. Çinili Cami imamı Ahmet Yüter, projelerine her cuma aralıksız devam ettiklerini ve bu haftaki konuyu kalp sağlığı olarak belirlediklerini ifade etti. İnsanların ne kadar sağlıklı olursa iş, inanç ve aile hayatında da o kadar mutlu olacaklarına dikkat çekti. Kendisinin de kalp hastası olduğunu belirten cami cemaatinden Rızvan Sarıoğlu, bir kalp krizi anında neler yapılmalı ve nasıl müdahale etmek gerektiğini öğrendiklerini söyledi. Sarıoğlu, “Bizim oralarda bir kişi kalp krizi geçirdiğinde öldü deyip hemen uzatırlar. Oysa doktorumuzunda dediği gibi p tip hasta 5 dakika daha yaşar. Ama eğer bilmeyen biri yoksa ve kalp masajı yapılamasa hasta kaybedilir. Bizde bunu öğrenmek için buradayız.” dedi.
____________________________________________________________________________________
Modern Bir Camii Zafer Camii, Zafer Mh. Buca/İzmir
____________________________________________________________________________________
____________________________________________________________________________________